7 Nisan 2024 Pazar

Marka Kentler için Dersler III

Kent Markalaşması için 8 adım

ADIM 1: Net Hedefler Tanımlayın

ADIM 2: Hedef Kitleyi Anlayın

ADIM 3: Marka İmajını Belirleyin

ADIM 4: Hedeflenen Marka Kimliğini Belirleyin

ADIM 5: Konumlandırma

ADIM 6: Değer önermelerini Hazırlayın

ADIM 7: Marka Stratejisini Uygulayın

ADIM 8: Gelişmeleri Düzenli olarak Ölçün

Adım 1: Net hedefler tanımlayın

Bu projenin somut ve herkes için geçerli hedefleri nelerdir?

Bir marka stratejisi geliştirilmesinden hangi özel sonuçları bekliyorsunuz?

Marka stratejisi oluşturmadan önce bu sorulara cevap verilmiş olmalıdır. Özellikle karar vericiler, girişimin amaçlarını çok net olarak anlamalıdır.

Ne istiyorsunuz?

-      İlk amaç bölge sakinlerini çekmek mi?

-      Ticareti arttırmak mı?

-      Daha çok ziyaretçi çekmek mi?

-      Kent ile ilgili algıları değiştirmek mi?

-      Rekabette öne geçmek mi?

-      Sektörlerin markalaşma için bir araya gelmesi mi?

Verilecek olan doğru cevaplar, projenin kapsamını oluşturmak için ilham verir. Görüşülmesi gereken paydaşlar konusunu netleştirir. Kilit etkinliklerin belirlenmesine yardımcı olur.

Başarı için bir ölçüt oluşturulmalıdır.

Böylece, projeden umduğunuz özel hedeflerinizi daha kolayca belirlersiniz. Mesela, daha önce sizinkine benzer zorlukları yaşamış ve doğru marka stratejisi ile bunların üstesinden gelmiş başarılı örnekleri inceleyin.

·         Bu başarılı kentler önce neleri değiştirmiş?

·         Ekonomik ortam ne ölçüde iyileşmiş?

·         Bu kentlerin başarı kriterleri nelerdir?

·         Başarılı insanlar bu kentlere yerleşmiş mi?

·         İstihdam alanları gelişmiş mi?

·         Kentte yaşayanların refahı artmış mı?

·         Sosyal, sanatsal ve kültürel etkinliklerin sayısı çoğalmış mı?

·         Kentin ziyaretçi trafiği yükselmiş mi?

Bu sorulara vereceğiniz somut cevaplara dayanarak, projeniz için somut hedefler belirleyebilirsiniz. Önceliklerinizi seçebilirsiniz.

Markalaşmak isteyen kentlere, Ülkemizden örnekler verebiliriz.

Gaziantep – Mutfak

İstanbul- 24 saat canlılık, kültür, sanat, tarih

Antalya – Deniz, Güneş, Kum turizmi

Bodrum- Lüks yaşam

Eskişehir – Üniversite kenti

Van- Kahvaltı

Denizli – Pamukkale

Bolu – Doğa

Nevşehir - Kapadokya

Adım 2: Ulaşmaya çalıştığınız kitleleri anlayın

Kentinizle ilgilenen kitle kimlerden oluşuyor?

Bu kitlelerin, kentiniz ile ilgili algıları ve tutumları nasıldır?

Bu kitleler, kentinizin hangi ürün ya da servislerine ilgi duyarlar?

Bu soruların cevaplarını almak için bazı kilit oyuncular ile bir dizi görüşme yapılması uygun olur. Bu bir anlamda odak grup çalışması olacaktır.

·         İş Dünyası ( Çalışanlar, yatırımcılar, liderler)

·         Kentin mahalleler ölçeğinde sakinleri.

·         Ziyaretçiler

·         Yerel siyasi liderler

·         Medya

·         Akademisyenler

·         Öğrenci grupları

·         Sivil toplum kuruluşları

Doğru hedef kitleleri seçmek, kent markalaşmasındaki en zor adımlardan birisidir. Herkes ile görüşmek cazip gelebilir. Ama en net mesajları almak için hedef kitleler olabildiğince en aza indirilmelidir. Ayrıca bu kitleler önem derecesine göre sıralanmalıdır.

Öncelikle bir ortak platform olmalıdır. Dünyada örnekleri var. Başarılı kentler, markalaşma stratejisi için öncelikle iş liderlerini, kilit medyayı, sosyal medya fenomenlerini, sanatçıları, bilim insanlarını, gençleri önemli hedefler olarak belirlerler. Bu kitlelerle bire bir yapılacak olan görüşmelerden alınacak sonuçlar, zengin bir görüş derinliği sağlar.

Hedef kitlelerin sayısı en aza indirilmelidir.

Hedefi ve yaklaşımı ne olursa olsun, bir yer markalama girişiminde bulunan kent liderleri, nihai stratejilerini şekillendirecek en kritik bilgi olduğundan, araştırmalarının birinci sınıf olduğundan emin olmalıdır.

Kitleler belirlendikten sonra daha zor bir adım gelir. Onlara nasıl ulaşılacağı. Bu kitlelere hangi yollarla ulaşacaksınız? Bu oldukça kritik bir aşamadır.

Sokaklar ile çalışıp, oradan odak grupları devşirmek mümkündür. Ama bu yöntem zor ve pahalıdır. Uzun bir zaman gerektirir. Sokaktan yapacağınız odak adayları seçimlerinde çok titiz olmanız ve ciddi olmayanları elemeniz şarttır.

İş Dünyası ile görüşmek ideal sonuçlar verebilir. Ama onlar genellikle yoğundur. Zaman ayırmakta çok nazlı davranırlar. Ama onlarla görüşmek için ısrarlı olmalısınız.

Siyasi liderler görüş ve önerilerini paylaşırken çok açık olmazlar. Bazı olumsuz etkileşimlerden çekinirler. Söylemek istediklerini politik bir kılıfa uydururlar.

Bölgedeki eğitim kurumları ve özellikle akademisyenler, böyle bir araştırmada, misafir oyuncu gibi algılanmaktan uzak dururlar. Bir çalışma varsa, mutlaka o ekibin içinde ve hatta başında olmayı tercih ederler. Aksi takdirde büyük bir destek vermezler.

Yerel esnaf ve küçük işletme sahiplerinin bakış açısı sadece kendi işlerinin geleceği ile sınırlıdır. Görüş ve önerileri ile bu amaca dönük mesajlar verirler.

Hedefi ne olursa olsun, marka olma girişiminde bulunan kent liderleri, sonuçların, stratejilerini etkileyecek en kritik bilgi olduğunu bilmelidir. Bu nedenle, araştırmalarının eksiksiz, objektif ve sonuç alıcı olduğundan emin olmalıdır.

Daha yakından bir bakış; - Mesela - İzmir

İzmir, Türkiye’nin en güçlü en popüler, en çok aranan bir turizm kenti olabilirdi.

Hala da olma şansı var. Zaman geçmiş değil.

Bütün mesele, İzmir turizmini bölge gündeminin ilk sırasına koymak. Bölgede yaşayan, ticaret yapan, tarımla uğraşan, akademisyen, öğrenci, sanatçı, sporcu, emekli, herkesin bu gündeme odaklanmasını sağlamak.

Bu güzeller güzeli kentin, binlerce yıldan damıtılmış sayısız hikayesi var. Güvenli, sakin, sevecen, eğlenceli bir kentte yaşamak, tatil yapmak, yaşlanmak isteyen herkesi heyecanlandıracak hikayeler hem de. Ama hepsi, henüz tarihin raflarında bekliyor.

Bu kent, kendisini bütün Dünyaya tanıtacak, merak ettirecek, sevdirecek çalışmaları bekliyor.  Bu hikayeleri insanlara anlatacak cesur ve maharetli ağızlar gerekiyor.

Odaklanmış bir pazarlama yaklaşımı olmalı. Ulusal ve küresel liderlerinin, turizm devlerinin, yeni kuşakların, yaşlıların dikkatini çekecek bir konumlandırma şart.

İzmir sadece bir örnek.  Abartı sanılmasın, ama geride 80 kent daha var. Turizm için çok parlak cazibe merkezleri olmaya aday ilçeleri de sayarsak, belki yüzlerce.

Bütün mesele bu gerçeği anlamakta.

 

4 Nisan 2024 Perşembe

Marka Kentler için Dersler II

Marka bir söz vermedir.

Kenti görmek, gezmek, yaşamak isteyenlere sunulacak güzelliklerdir.

Marka bir anlaşmadır. Bir prestij unsurudur.

İşte bu nedenle, zayıf bir imajı olan kent algısını değiştirin.

Kentte yaşayan toplumun geleceği ile ilgili ortak bir vizyon yaratın

Kent için kalıcı ve sağlam bir sunum oluşturun

Kent hakkında yerel, bölgesel ve küresel farkındalığı yükseltmek için çalışın. Konumunu güçlendirmek için bağlantılar kurun.

Bir Bölgenin Markalaşması Neden Önemlidir?

Net, ilham verici ve eşsiz bir marka, bir bölgeyi, yatırım, ziyaret ya da yerleşmek için ideal bir seçenek haline getirir.

Bir kent için marka stratejisi geliştirmek, hedef kitleye cazip ve güven verici bir mesaj vermektir. Bu mesaj, hedef kitlenin merakını çeker.

Marka stratejisi bir reklam kampanyası ya da tek başına bir slogan değildir. Bunların daha ötesindedir. Eylemleri etkiler. Derin ve duygusallığı olan bir vizyondur.

Bir yerin marka stratejisine sahip olmasının kritik olmasının birçok nedeni vardır, ancak en yaygın olanı ekonomik büyümeyi teşvik etmektir.

Güçlü bir marka;

Çeşitli iç ve dış etkenlere bağlı olarak kötü bir imajı olan bir bölge ile ilgili algıyı değiştirir.

Bölgede yaşayanların geleceği ve potansiyeli için ortak bir vizyon oluşturur.

Bölgenin en tutarlı şekilde temsilini sağlar.

Yerel, bölgesel ve global farkındalığı geliştirir. Bölgenin konumunu güçlendirir.

Bölge ile ilgili olumsuz klişeleri ortadan kaldırır.

Bölge marka stratejisinin ilk adımları

Bir bölge için marka stratejisi geliştirmek, tek bir kuruluşun görevi değildir. Bir çok paydaş sürece dahil olmalıdır. Böylece, çok sayıda bakış açısı elde edilir.

Birden çok paydaş zengin bir değerlendirme ortamı yaratılmasına yardımcı olur. Karmaşık gibi görünen birçok aşama, paydaşlar sayesinde kolaylaşır.

Birçok belediye, slogan ve reklamları belirlemek için yarışmalar düzenler. Bu uygulama çok başarılı değildir. Çoğu zaman bir felakete dönüşür.

Neyi başarmak istediğinizi net bir şekilde anlaşılması, doğru insanların sürece dahil edilmesini sağlar. Yanlış insanların uzak tutulması önemlidir.

Markalaşma güçlü bir destek gerektirir.

Bir markalaşma projesi herhangi bir kuruluş tarafından başlatılabilir. Ama sonuç itibarıyla bölgenin önde gelen ekonomik kuruluşları tarafından desteklenmelidir.

Hedeflere bağlı olarak, markalaşma süreçlerine farklı yapılar dahil olabilir. Hedef, ekonomik büyüme ise, marka stratejisi işletmelerin, belirli sektörlerin, turizm işletmelerinin büyümesine odaklanabilir.

Markalaşma stratejisi, farklı toplumsal kesimlerin dikkatini çekmelidir.

Bunun için bazı temel sorular sorulmalıdır;

Marka stratejisinin neyi çözümlemesi gerekiyor?

Bir bölgenin küresel itibarını zedeleyen kritik bir risk mi var?

Mesele, İş Dünyasının ilgisini çekmek ve böylece hayatı canlandırmak için aktif bir duruş sergilemekle mi ilgilidir?

Doğru sorulara verilecek doğru cevaplar çok farklı toplumsal yapıların projeye katılmasını sağlayacaktır. Böylesine geniş bir katılım projeye güç verir.

Ekonomik ve Kültürel Gelişme için Bir Komite

İş liderleri

Sivil toplum liderleri

Seçilmiş yetkililer

Topluluk temsilcileri

Turizm Yöneticileri

Üniversiteler

Kültürel Enstitüler

Yerel Medya

Özel etkinlikler komiteleri

Başarı, milyonlarca dolarlık bir reklam kampanyasına bağlı değildir.

Başarılı marka stratejileri gerilla pazarlamasından - kişisel deneyimler, ağızdan ağıza iletişim ve taban ağları – yararlanır.

Günümüzde, parlak marka kentler, benzersiz doğal ve fiziksel varlıklarını, başka sektörlerin reklamları için arka plan olarak sunmaktadır.

Kentiniz, bir marka stratejisi başlatmak istiyorsa, aşağıdaki soruları dürüstçe ve tam olarak cevaplandırmalıdır. Birçok kent bu yoldan gitmiştir.

Bu kent bu gün neyi temsil ediyor? Güçlü ve zayıf yönleri?

Bu kent gelecekte neyi temsil edebilir? Bunu nasıl ifade edeceğiz?

Bu kenti, işletmeler, seyahat edenler ve tüketici kitleleri için benzersiz, değerli ve çekici kılacak olan nedir? Bunları nasıl belirleyeceğiz?

Bu yeni konumlandırmayı nasıl gerçeğe dönüştüreceğiz?

Markanın hayata geçirilmesinde kilit paydaşların ve toplum gruplarının rolü nedir?

Marka stratejisinin başarısını nasıl ölçeceğiz?

1 Nisan 2024 Pazartesi

Marka Kentler için Dersler I

Dünyanın en kolay ve en verimli işi turizmdir. 


İşletmeler bir kez kurulduktan sonra gerisi kolaydır. İçten bir konukseverlik ve güven en temel çekim unsurlarıdır. Bu ikisi insanları cezbetmek için yeter.

Kentler, bu devasa sektörden paylarını almalıdır. Bu ekonomik şartlarda, kentlerin gelişmesi ve insanlarına refah sunabilmesi için en güçlü fırsat turizmdir.

Ama bir şartla.

Kentler, turizm için geçerli değerlere ve ilgi alanlarına sahip olmalıdır.

Bu da yetmez.

Bu değerleri ve ilgi alanlarını Dünyaya anlatabilmelidir.

Dünya, her tanıtım ve pazarlama mesajını dinlemez. Birçok sektörde olduğu gibi, burada da öncelik markalarındır. Bu noktaya gelmiş kentlerin mesajları her zaman önceliklidir.

Dünya, farklı olan ve bunu en doğru biçimde ifade eden kentleri dinler.

Belirgin bir hikaye olmalı ki, insanlar o kent için meraklansınlar.

O basit marka hikayesinin, o kenti ziyaret etme, ürünlerini veya servislerini satın alma, orada iş yapma hatta yerleşme kararının üzerinde önemli bir etkisi vardır.

Kentlerin marka imajı duyguları etkiler.

Bu etki daha sonra kararların rasyonel gerekçesini oluşturur.

Paris romantizmdir. Milan stildir. New York enerjidir. Washington güçtür. Tokyo modernliktir. Lagos karmaşadır. Barselona kültürdür. Rio eğlencedir.

Bunlar kentlerin markalarıdır.

Bu markalar da, kentlerin tarihleri ve kaderlerine ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.

Bu günün bağlantılı Dünyasında, her kent diğeri ile rekabet etmek zorundadır.

Hepsi de, Dünyanın tüketicilerinden, turistlerden, iş insanlarından, yatırımlardan, sermayeden, saygı ve ilgiden payını almak için mücadele içindedir.

Ülkelerin ekonomik ve kültürel güç santralleri olan kentler, fonlar, yetenekler ve ün için süregelen rekabetin odak noktalarında olmaya devam ediyor.

Bu rekabetçi çevre bu zamanlarıın bir gerçeği.

Bir kentin kendisini rekabet içinde konumlandırması, başarısını etkiliyor.

Aynı çerçevede, kentin Dünya ile iletişim için seçtiği dil de, bu yarıştaki kaderini belirliyor.

Sağlam bir markası olan kent, ürünlerini ve hizmetlerini daha kolayca satar. İnsanları ve yatırımcıları daha kolay cezbeder.

Bir kent, kendisini yeniden inşa etmek, imajını yükseltmek ya da canlandırmak için kapsamlı bir marka stratejisine sahip olmalıdır.

Markalaştırma kentlerin kendilerini tanımlamaları için kullanılan bir araçtır.  Bu sayede küresel enformasyon ağının ortasında olumlu dikkat çekerler.

Ama bir yanılgı var. Markalaşma genelde basit bir iletişim stratejisi, bir slogan, görsel kimlik ya da bir logo ile karıştırılıyor. 

Markalaşma bunlardan çok daha fazlasıdır. 

Markalaşma, anahtar kitlelere en uygun ve etkili uzun vadeli vizyonu sunmaya dönük bir stratejik süreçtir.  Nihayetinde, kentin olumlu algısını etkiler ve biçimlendirir.

Her şeyden önemlisi bir marka projesi bir topluluğun toplumsal, politik ya da ekonomik amaçlarına demirlidir. Bu konulardaki belirgin farklılıklara odaklanır.

Kentin, anahtar kitlesine verdiği sözü tanımlar.

Bir kent, imajını ister yeniden inşa etmek, ister geliştirmek ve isterse de canlandırmak istesin, ilk adım kapsamlı bir marka stratejisidir.

Sadece bir slogan olarak kalmasın

Kentlere vereceğimiz en önemli tavsiye, sloganı en son sıraya koymalarıdır. Sloganlar kent kimliğini yansıtmak için yeterli değildir.

Slogan markaya atıfta bulunur, ama anlatmak istediğimiz sadece bu değildir.

Sloganlar genellikle kırılgan, sınırlı ya da kimi zaman da çok geniştir. Slogan kentin ne olduğunu tam olarak açıklamaz.

Marka kentin DNA’sıdır. Dokusunu yansıtır. Nesilde nesile aktarılan her türlü mirası ortaya koyar. Otantik özelliklere sahiptir. Marka, kenti diğerlerinden ayıran özelliklerdir.

Güven ve prestij anahtar özelliklerdir

Bir kent için yüksek özlemler içinde olmak çok kolaydır.

Ama bu özlemlerin ayaklarının yere sağlam basması gerekir.

Hem kentte hem de hedef pazarlarda konumlandırmanın güvenilir, amaca uygun ve motive edici olması ile ilgili araştırmalar yapın.

Kent için düşünülen kimliğin güvenilir olduğundan emin olun.

Kent kimliği uzun vadede herkesin özlemleri ile örtüşmeli, ama kısa vadede öncelikle güvenilir olmalı. Algıları sarsmalı.

29 Mart 2024 Cuma

Zamana Yenilmeyen Markalar

Rolex Bağlamında bir Markalaşma Dersi 

İnsanlar, geçtiğimiz hafta, Rolex ile ilgili bir haber okudular. Dünyanın en prestijli markalarından birisi olan bu saatin satışları,2023 yılında 11 milyar doları aşmıştı.

Yani, insanlar, bir kayış ile kollarına taktıkları ve arada bir saatin kaç olduğunu görmek için baktıkları bu avuç içi kadar makineye 11.5 milyar dolar ödediler.

Bir markanın, kendi kulvarında bu kadar baskın bir konumda olması akıl alır gibi değil.

Bu tutar, 2022’nin yüzde 11 üzerinde.

Lüks kulvardaki pazar payı ise yüzde 30’dan daha fazla.

Bütün lüks saat markalarının satışlarını toplasanız da Rolex’e yetişemiyor.

Mucize bunun neresinde?

Rolex, koluna takıldığı insanlara ne veriyor?

Ne hissettiriyor?

Rolex takanlar, çevrelerine hangi mesajı veriyorlar?

Ya da tersinden bakalım;

Karşılarındaki insanın kolunda Rolex görenler ne yapıyor?

Ne hissediyor?

Bu soruların cevapları, Rolex mucizesini biraz açıklayabilir. Merakımızı giderebilir.

Alt tarafı bir saat mi?

Böyle düşünebilir miyiz?

Nasıl olur da, insanların koluna takıp, arada bir günün hangi vaktinde olduklarını anlamak için baktıkları bir makine milyonların fetişi haline gelir?

Ya da şöyle mi soralım?

Bu saate adeta bir servet ödeyen inanlar aslında ne satın alıyor?

Bu saat, o insanların hangi özlemlerine cevap oluyor?

Neden, Cartier, Omega, Audemars Piguet, Patek Philippe ve Richard Mille değil?

Neden illa ki Rolex?

Mesele kola takılan o makinenin üstündeki rakamların çok ötesindedir.

Marka olunmaz, marka doğulur… mu?

İşin sırrı daha ilk adımdadır.

Hangi duygularla yola çıktığınız önemlidir.

Görüş çizginiz nereye kadar? Sınırlı mı, sınırsız mı? Hayaliniz, o ufuk çizgisini aşıyor mu? İçinizdeki coşku sizi o çizginin ötesine taşıyacak kadar güçlü mü?

Kendinize iyi bir iş mi kurmayı hedefliyorsunuz? Yoksa perspektifiniz onlarca yılı ve hatta birkaç kuşağı da kapsayacak kadar büyük mü?

Hayatınızı kazanmak gibi kolay bir amaçla başladığınız bir işin ömrü sizin ömrünüz ile sınırlıdır. Sizin ömrünüz sona erince, o işin de miadı – genellikle – dolar.

Rolex’in tarihini hiç merak ettiniz mi?

Markaların doğumundaki ebenin hissiyatı çok önemlidir. Sanırım markaları yaratanlar için kullanılabilecek en uygun kavramlardan birisi de bu olsa gerek; Ebe.

Öyle ya. Onların yaptığı iş tıpkı ebelerinkine benziyor. Markaları yaratanlar da bir ebenin heyecanı, titizliği, sevecenliği ile çalışıyorlar. Başlattıkları işe bir ebe sevgisini katıyorlar.

Rolex’in ebesi Hans Wilsdorf’dur.

Tereddütsüz bir yenilikçi olan Wilsdorf, saatlerinin güvenliğini ön planda tuttu. İnsanalrı ikna edebilmek için en başarılı parça üreticilerini tercih etti. Bienne’deki bir saat firmasının en sağlam parçalarını kullandı.

Sözü Rolex’in sözcülerine bırakalım;

Kurucumuz Hans Wildorf yaşadı ve öldü. Ama bizim tarihimiz, kurucumuzun çağları aşan ruhuna ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.

Wildorf, 1905 yılında, henüz 24 yaşındayken Londra’da saat dağıtım şirketi kurdu. Hayali, bileğe takılan bir saat idi. O zamanlar, kol saatlerinin temel sorunu dakik olmamaktı. Buna kafa yordu. Hem şık hem de güvenilir bir saat peşinde idi.

Beş harfle özetlenen deha

“Mümkün olan her şekilde alfabenin tüm harflerini birleştirmeyi denedim. Sonunda yüzlerce isim ortaya çıktı, ancak hiçbiri kulağa doğru gelmiyordu. Londra’da bir sabah faytonun üst sırasında oturmuş, Cheapside boyunca ilerlerken bir peri kulağıma ‘Rolex’ diye fısıldadı.”

1905’te kurulduğundan bu yana Rolex, birçok kişinin becerilerini bir araya getiren ve günbegün, hatta yıllarca sürecek zorlu bir çalışma gerektiren bir arayışın içinde olmuştur. Zorlu, titiz ve daimî bir çaba. Mükemmellik arayışı.

Rolex’in kurucusu Hans Wilsdorf’un vizyonu

Kurucumuz Hans Wilsdorf’un vizyonunu sürdürmek için, alanında öncü olanlara desteğimizi ulaştırmaya devam ediyoruz. Kendi zamanlarında iz bırakmış olup ve bugün de bırakmaya devam eden tüm kadınlara ve erkeklere.

Benzersiz, güvenilir ve ender

Rolex’i hakikaten benzersiz kılanın ne olduğunu anlayabilmeniz amacıyla bilgi birikimimizin bazı noktalarının üstündeki örtüyü kaldırıyoruz.

Örneğin üstün kalitesi. Enderliği. Her koşuldaki sarsılmaz güvenilirliği. Her bir Rolex saat, başarmayı daimî olarak hedeflediğimiz her şeyin kusursuz bir ifadesidir.

28 Şubat 2024 Çarşamba

Turizmde Gelecek 10 Yılın Küresel Riskleri

Geleceği öngöremezseniz, geleceği planlayamazsınız.

Bu da olmayınca, hiç hesapta olmayan krizler patlar ve hazırlıksız yakalanırsınız.

Geçmişte hep böyle oldu.

Terör?

Körfez krizi?

2008 Küresel finans krizi?

Rusya ile askeri uçak krizi?

Darbe?

Pandemi?

Deprem?

Bu gün itibarıyla, sektör, gelecek analizlerini gündemin ilk sırasına almalıdır.

Şimdi, gelecek 10 yılda karşılaşabileceğimiz kriz kaynaklarını sıralayalım.

Rusya-NATO gerilimi

İnsanlık tarihinin en stratejik kara parçasına egemen olma mücadelesi artarak devam ediyor. Oyuncular değişiyor, ama savaşın amacı aynı kalıyor. Bu kara parçası Avrasya’dır. Zira buraya egemen olan Dünyaya hükmeder.

Bu gün, bu kara parçasına egemen olma kavgasının tarafları NATO ve Rusya. Aralarındaki jeopolitik gerilim yükseliyor. Ukrayna Savaşı, ilişkileri, son zamanların en istikrarsız dönemine soktu. NATO bir yandan Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uyguluyor, bir yandan da Ukrayna’ya askeri ve finansal destek veriyor. Bu bir nevi sabır testidir.

Siber haydutluk

Dijital çağın en belalı risklerinden birisi siber saldırılardır. Bu tehlike her an daha büyük, daha karmaşık, daha amansız hale gelen bir jeopolitik sorundur.

Gerek bireysel kuruluşlar ve gerekse ülkelerin stratejik kurumları bu riskin hedefleri arasındadır. Ulusal güvenlik bu risk karşısında oldukça kırılgandır.

Ulusal altyapılar dijitalleşiyor. Elektrik şebekeleri, su tedarik ağları, ulaşım sistemleri, finans kanalları siber saldırı8lara karşı giderek daha savunmasız hale geliyor. Bu sistemlerin maruz kalacağı yıkıcı bir siber saldırı, ülkesel ve hatta bölgesel çapta kaos yaratabilir.

Kalıcı siber saldırıların yansımaları finansal piyasalar ve ekonomi üzerinde geniş kapsamlı bir etkiye sahip olabilir. Devlet ağları, özel sektör ağları ve altyapılarının tümü bilgisayar korsanlığı ve casusluğa açıktır.

ABD ile Çin arasındaki Stratejik Rekabet

Çözümsüz kalan bir dizi çatışma ve gergin rekabet, 2024 yılında şiddetli bir jeopolitik risk kaynağıdır. Bunların en tehlikelisi ABD ile Çin arasındaki gerilimdir.

Bir taraftan Güney Çin Denizindeki hegemonya kavgası, diğer taraftan Tayvan’ın statüsü ABD ile Çin arasındaki gerginliğin iki temel nedenidir.

Öte yandan, finans ve teknolojideki aşırı rekabet de iki devin arasındaki mesafeyi açmakta ve uzlaşma olasılığını azaltmaktadır.

Güçlenen Ulusalcı Pragmatizm ve Küreselleşme Karşıtlığı

Küreselleşme karşıtı hareket, ekonomik büyüme önünde bir engeldir. Uluslararası ilişkileri de olumsuz etkiler. Rusya’nın Ukrayna saldırısı Avrasya ülkelerini içe kapanmaya ve kendi halklarının çıkarlarını korumaya yöneltti.

Ulusalcı pragmatizm, hükümetleri kendi sanayilerini desteklemeye teşvik etti. Ülkeler, yabancı rekabete karşı koruma duvarlarını yükseltmeye başladılar. Yerli üreticiler, sübvansiyonlarla dışarıya karşı destekleniyor.

Yakın gelecekte, kapalı ekonomilerden oluşan kapalı bir Dünyaya geçebiliriz. Bu ise, yerel ölçekte işsizlik, pahalılık ve kıtlık anlamına gelecektir. Ekonomik krizler her zaman siyasi ve sosyal kargaşayı tetikler.

İklim riski

İklim riski, artık onu risk olarak isimlendirecek üst sınırı çoktan geçti.

Küresel göç dalgaları, iklim kaymasının sonuçlarından birisidir. İklim riski, politik açıdan en kutuplaştırıcı sorunlardan birisidir. Mesela kitlesel göçler hedef ülkelerin istikrarını bozmaktadır. Göç edenler, yerleşik halk arasında nefret duygusunu yükseltmektedir.

İklim riskinin ulusal güvenlik ve küresel istikrar üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacaktır ve iklim değişikliğinin etkileri aşırı hava olayları, türlerin yok olması, yükselen deniz seviyeleri ve gelişmekte olan ülkelerde artan yoksulluk şeklinde şimdiden görülmektedir.

İklim değişikliği kasırgalar, kuraklıklar, seller ve orman yangınları gibi daha sık ve şiddetli hava olaylarına yol açarak altyapıya zarar vermiş ve tedarik zincirlerini bozarak, kaynak kıtlığına ve ekonomik istikrarsızlığa yol açmıştır.

Enerji güvenliği

Sürdürülebilir ve erişilebilir enerji kaynaklarına sahip olmak bir ülkenin ekonomik refahı için yaşamsal öneme sahiptir.

Buraya kadar anlattığımız iklim, siber güvenlik ve Ukrayna savaşı riskleri, küresel enerji hatlarına büyük zarar verdi. Bu konuda endişeler arttı.

Enerji 2024 için en korkutucu jeopolitik risklerden birisidir.

Ukrayna Savaşına kadar Rus gazı Avrupa’daki haneler ve ekonomiler için ucuz ve bol bir enerji kaynağı idi. Bu avantaj kayboldu.

Bu durum, Avrupa’nın ekonomik rekabet gücünü zayıflattı.  Bu ülkelerin ekonomileri orta vade için güçlü imdat işareti veriyor.

Covid19 Pandemisi ve Gelecekteki Olası Epidemiler

Pandeminin sosyal ve ekonomik zararı halen devam ediyor. Bir başka taraftan mutasyonlar ve yeni virüsler, yeni hastalıkları ortaya çıkarıyor.

Hayatın düzgün işlemesi için küresel sağlık sisteminin güvende olması gerekir. Ancak, yeni virüsler ve mutasyonlar sistemi tehdit ediyor.

Keza, tedarik zincirleri de bu risklerden payını alıyor. Mutasyonların ve yeni virüslerin güçlenmesi, küresel sağlığı 2024 ve sonrası için kırılgan hale getiriyor.

Pandemi, küresel ticareti önemli ölçüde etkiledi.

Birçok ülke virüsü engellemek için sınırları kapattı ya da seyahatleri yasakladı. Bu kargaşa, gelecekte de karantina ya da üretim kesintileri olasılığını güçlü tutuyor.

Pandemi nedeniyle kesintiye uğrayan tedarik zincirleri, kısıtlamaların kademeli olarak azaltılması ile toparlanmaya başladı. Ama bir başka risk ortaya çıktı. İşgücü yetersizliği.  Bir taraftan da bazı ürünlere dönük aşırı talep nedeniyle pahalılık da önemli riskler arasına girdi. Ürün azlığı karaborsaya neden oluyor.

Pandemi aynı zamanda bazı ülkelerin ticari engeller ve tarifeler uygulamaya başlaması yüzünden korumacılığı da güçlendirdi.

Bu tür politikalar jeopolitik gerilimleri artırabilir ve daha parçalı bir küresel ticaret sistemine yol açarak, ekonomik büyüme ve jeopolitik istikrar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.

Türkiye turizmi bu risklere göre acil durum planlamaları yapmalıdır.

19 Şubat 2024 Pazartesi

Etkili Hitabet Zor Bir Sanattır

Hitabet, dinleyenleri, bir sonraki cümleyi şiddetle merak ettirme becerisidir.

Sizi dinleyen insanlara akıcı bir şekilde konuşmak zor bir sanattır.

Dinleyen ya da dinlemek zorunda olan insanların ilgisini canlı tutmak çok daha zor bir sanattır. Bu ilgiyi canlı tutabilmek için çok iyi bir hazırlık gerekir.

İnsanların, konuşan kişiyi, içten gelen bir dikkat ile dinleyebilmeleri için, hitabet sanatında ustalaşmak gerekir. Bu da yetmez. Dinleyicileri çok iyi analiz etmek ve onları saracak bir hitabet tarzı geliştirmek şarttır.

Şurası bir gerçek ki, insanlar size bu ilgiyi mutlaka vermek zorunda değiller.

Aksine, siz, bu ilgiyi çekmek için gereken bütün becerilere sahip olmak durumundasınız.

Bu becerilere kısaca bakalım.

Canlı, etkili ve kararlı bir ses tonu.

Bu ses tonunu adeta bir senfoni gibi kullanacak ustalık.

Bu ustalığı destekleyecek bir beden dili.

Merak ve heyecan uyandıracak mimikler.

Sesinize uygulayacağınız dalgalanmalar.

Doğru yerde verilecek duraklamalar.

Bunların tamamı, iyi bir konuşmacı olmak için size avantaj sağlar. Ama madalyonun bir de öteki yüzü vardır. Siz, sağlıklı ve dinamik bir etkileşim için önemli bir role sahipsiniz. Bir de sizi dinleyenler var. İşte asıl odaklanmak zorunda olduğunuz taraf onlardır.

Onları safınıza çekmenin kolay olmadığını hatırlayalım.

Şu keskin cümle hep aklınızda olsun.

Kimse sizi dinlemek zorunda değil.

Dinlemek zaman alır. Kişinin, kendisine ait zamandan ayırıp sizi dinlemesi için ona çok haklı nedenler sunmalısınız. O zamanı size zorla değil gönülden ayırmalıdır.

Dinlemek, beyinsel enerji harcamaktır. Kişinin, beynini size odaklaması için, ona, cazip, keyifli ve heyecanlı konular sunmalısınız.

Dinlemek gözü yorar. Zira doğru dinlemek için, konuşan insana bakmak gerekir. Kişinin gözünü sizden ayırmadan dinlemesi için, uyumlu bir görüntünüz olması gerekir.

Bunları sağlamanın yolu sıkı bir hazırlıktan geçer.

Doğru soruları sormak ve doğru cevapları bulmak önemlidir.

Bu konu ya da konuşacağım hususlar, dinleyiciyi saracak mı?

Bir heyecan yaratacak mı?

Onlarda, bambaşka bir bakış açısını tetikleyecek mi?

Kafalarında soru işaretleri uyandıracak mı?

Konuştuklarımın etkisi uzun süre devam edecek mi? Yoksa hiçbir iz bırakmadan, kulaklardaki mana bariyerlerinde takılıp kalacak mı?

Düşündürecek mi?

Hatta daha da ötesi var. Şaşırtacak mı?

Kızdıracak mı?

Bu tepkilerin hepsi konuşmanın başarısı için birer ölçüttür.

Düşündürüyorsa, onu sardınız.

Şaşırıyorsa, onu sarstınız.

Kızıyorsa, duygularından yakaladınız.

Günümüzün bir gerçeğini hatırlayalım. İnsanoğlu odaklanmakta zorlanıyor. Özellikle de konuşmalara odaklanmakta fiziksel ve duygusal zorluklar yaşıyor.

O nedenle, konuşma öncesinde, dinleyenlere dair çok somut bilgilere sahip olmalısınız

Konu onlar için ilginç mi?

Beni ne kadar süre heyecanla dinleyebilirler?

Bu da yetmez.

Konuşurken çok iyi bir gözlemci olmak zorundasınız.

Dinleyicilerin bakışlarından en doğru sonuçları çıkarmalısınız.

Sıkıldılar mı?

Heyecanları sürüyor mu?

Sonuç..

Doğru zamanlama..

Doğru konular..

Doğru ses tonu..

Doğru mimikler ile insanları sarabilirsiniz.

Ama unutmayın. Azami odaklanma süresi yirmi dakikadır.

Son bir not: Sakın, ama sakın elinize sayfalar dolusu not alıp oradan okumayın.

İlk dakikada kaybedersiniz.

15 Şubat 2024 Perşembe

Yalnızlık İnsanın Mini Kıyameti midir?

 

Vahşi kapitalizmin insanlığa hediyesi acı verici bir yalnızlık oldu.

Finansal ve sosyal baskı, herkesi akrabalarından, dostlarından kopmaya zorladı. İnsan, kendine bile itiraf etmekte zorlandığı acınası bir yalnızlığa gömüldü.

Sosyal ve duygusal çerçevesi çizilmemiş bir kentleşme, bireyi, doğadan, havadan, sudan, ağaçtan, hayvanlardan kopardı ve kendi içine hapsetti.

Şimdi her insan, gününün her anında, bir yalnızlık hücresine kapatılmış durumda.

Sistem, işi dışında hiçbir şeye zaman ayıramayan robot gibi yaşayan bireyler sayesinde varlığını sürdürür. Zira dinlenme dışındaki bütün zamanını işine ayırmasını ister.

Gelinen noktada durum budur.

İnsan, kendisi ile birlikte yapayalnızdır.

Köylerde, kasabalarda, kentlerde, acılara, felaketlere, yalnızlığa karşı ilahi bir merhem olan akraba dayanışmasının yerinde yeller esiyor.

Bu neslimizin geleceği için büyük bir risktir.

İnsanı binlerce yıllık yaşam modelinden koparan her gelişme, büyük sorunlar doğurur. En başta sağlık problemleri patlar. Yalnızlık beladır.

İşte bazı itiraflar..

Hiç kimsenin beni önemsemediğini hissediyorum

Kimsenin bana ihtiyacı olmadığını düşünüyorum.

Aslında yokmuşum gibi hissediyorum.

Kendi içimde bile yalnızım.

Yalnız hissettiğimde duygularım da zayıflıyor.

Anlamlı bir ilişkim yok sanıyorum.

Güzel haberlerimi paylaşacağım kimse yok sanıyorum.

Çevrem dolu olsa bile yalnız olduğumu hissediyorum.

Yalnızlık size acı verdiğinde ne yapabilirsiniz?

Yalnızlık hissinde yalnız değilsiniz: Panik yapmayın. Dünyanın her tarafında yalnız hisseden gençler ve yaşlılar var. Bu evrensel bir deneyim. İnsan olmanın bir parçası.

Kontrol gücü sizde: Olumlu değişiklikler yapabilmek için gücünüz var. Rahatlamak ilk adımdır. Düşünün. Yeni bir hobi edinin. Harekete geçin.

Yaratıcılığınızı geliştirin: Sanata odaklanabilirsiniz. Yaratıcılık yolu ile bir sosyal onay arayabilirsiniz. Deneyiminizi gözlemleyin. Sahip çıkın. Dünyaya yansıtın.

Size değer verenleri hatırlayın: Her şeye rağmen bir aileniz olduğunu bilin.  Bir yerlerde sizi düşünenleri hatırlayın. Geçmişte kalan sosyal bağlarınızı canlandırın. O bağları canlandırın. Güzel geri dönüşler alırsınız.

Pozitif bir çevre edinin: Yüksek değerleri olan insanlarla ilişkiler kurun. Olumlu etkileşimler için çabalayın. Değerli insanlarla kuracağınız bağlar sizi güçlendirir.

Hobilerinize ve ilgi alanlarınıza odaklanın: Nelerden hoşlanıyorsunuz? Yeni bir müzik ya da film kanalı olabilir. Farklı bir sporu öğrenebilirsiniz. Kendinizi zorlayın.

Duygularınızı ifade etmeyi ertelemeyin: Duygularınız sizindir. Sizinle birliktedir. Onlarla varsınız. Onları kibar bir tarzda yansıtmaktan çekinmeyin. İç Dünyanız ile bağlantı kurun. Günlük tutmayı deneyin. Notlar alın. Kendinizi ifade etmekten geri durmayın.

Eşsiz olduğunuzu anlayın: Kalabalıklar arasında kaybolmaktan vazgeçmek sizi yalnız yapmaz.  Eşsiz olursunuz. Benzersiz olmak anlamlıdır. Sizi böyle sevenlere odaklanın.

Güvendiğiniz çevreye açılın: Açılmak biz zayıflık değildir. Tam tersine, cesarettir. Neler hissettiğinizi güvendiğiniz birisi ile paylaşın. Dürüst ve barışçıl olmak insanlarla bağlar kurmanıza yardımcı olabilir.

Ait olduğunuz topluluğu bulun: Bir hobi, inanç, maneviyat ya da ilgi alanı paydasında ortak olduğunuz toplulukları bulun. Dışarıya bakın. Sizi tanımak isteyen insanlar var. İlk adımı atmaktan çekinen insanlar. Bunu siz yapın.

Yoğun bir dünyada mutlu olabilirsiniz:  Kendinizle iletişim kuramıyor musunuz? Doğaya çıkmayı deneyin. Hatta evdeki çiçeklerle ilgilenmek bile bu etkiyi yapar. Ormana çıkabilirsiniz. Bunlar sizi kendinizle barıştırır.

Herkes azıcık şımarmayı hak eder: Küçük hediyeler büyük mutluluklar verir. Kendinize her dam minik iyilikler yapın. Bir çikolata olur. En çok sevdiğiniz renkte bir çorap olabilir. Merak ettiğiniz bir kente gezi olur. Durup dururken güzel bir müzik ile dans etmek olur. Kendi kendinizin arkadaşı olmak her zaman güzeldir.