Bütün Türkiye acı çekiyor.
Ama Türkiye turizmcileri acı çekmenin ötesinde, kan kusuyorlar, kızılcık
şerbeti içtiklerini söylüyorlar…
Kan ter ve çile dolu yıllar
boyunca dikilmiş tesisler, bu tesislerden evine ekmek götüren milyonlar,
tedarikçiler, bu tesislere turist getiren acenteler, taşımacılar… Herkesin gözü
akan kanda, yanaklardan süzülen gözyaşında ve karanlık ufuklarda…
Önceki on yıllarda birkaç
ayda bir yaşadığımız şokları bu yıl neredeyse her gün yaşar hale geldik.
Türkiye için hiç de iyi düşüncelere ve duygulara sahip olmayan birileri,
vampirlere özgü karanlık yerlerde değerlendirme yapıyor, tartışıyor ve kararlar
alıyor.
Bu coğrafyada olup bitenlere
anlık değerlendirmelerin ışığında yaklaşırsanız… Bu dev kapışmaya iç siyasetin
argümanları ile açıklama getirmeye çalışırsanız… Bu güne kadar savunageldiğiniz
siyasi ve sosyal aidiyetlerinizin taraflı gözlüklerinden bakarsanız…
Siz şöyle geri durun… Yanlış
taraftasınız!
Bir yerlerde birileri
Ortadoğu ve bağlantılı olarak Kafkaslar, Orta Asya, Kuzey Afrika’da senaryolar
kuruyor… Dost ve düşman tasniflerini yapıyor… Ortada kanlı bir tahtırevalli
var. Denge noktasına Türkiye’mizi yerleştirmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin
çıkışlarına ve pozisyon değişikliklerine ayarlı bu senaryolar sürekli olarak
güncelleniyor.
Ülkemiz adeta bir
laboratuvara sokulmuş, en hassas noktalarına ısrarlı acılar yaşatılıyor.
Anlaşılan o ki güzel ülkemize bir Pavlov Testi uygulanıyor. Israrlı ve inatçı
terör atakları ile diz çöktürmek istiyorlar.
Biraz
açalım;
Türkiye’yi bu güne kadar
uyguladıkları düşük yoğunluklu savaştan farklı olarak, şok bombalı eylemlerle,
intihar saldırıları ile dize getirmek istiyorlar. Önce bunun adını koyalım.,
Bu eylemler, Türkiye’ye,
açıktan ilan edilmese de, mesaj olarak verilen bir savaşın aşamalarıdır.
Muhtemelen daha berbat ve iğrenç eylemlerle karşılaşacağız da…
Durumun stratejik tahliline
girmeden ve zihinleri fazla yormadan bazı öngörülerimi paylaşayım. Özellikle de
geleceğe dair minik de olsa umut kırıntılarımı ve gerekçelerini arz edeyim. Bu
noktayı özellikle vurgulamak isterim; geleceğe dair umutlar… Umutlarımız da
ölürse geriye tutunacak ne kalır ki?
Ortada bir kavga var. Adına
ne derseniz, deyin, bir kapışma var.
Batı ile Doğu.. Emperyalizm ile Avrasya’nın
mazlum milletleri… Asya ve Afrika’nın yüzlerce yıl kanını emen Derin Akıl ile
bu ezilen kıtaların özgür ve bağımsız iradeleri… En doğrusu, haklı ile haksız
arasında…
Eğer bu vahşi, bu alçak ve
bu hain savaşı böyle görmezseniz…
Bir tarafta bir bütün olarak
Türkiye, karşısında PKK, FETÖ, PYD, IŞİD, ABD Derin Devleti, Derin Avrupa
aklının olduğu gerçeğini ısrarla görmezden gelir, konuyu günlük siyasi
kapışmalar boyutuna indirgerseniz…
Yanlış yaparsınız
Bu
kapışmanın arka planında ne var?
Neden bütün Dünya, Kıbrıs –
Suriye- Irak- Mısır- Kuzey Doğu Afrika- İran- Kafkaslar tarafından çevrelenen
bu coğrafyaya üşüştü? Bu vahşi kapışma, birkaç liderin patlayan kaprislerinden
kaynaklanan bir kavga mıdır?
Değil elbette!
Bütün mesele enerji… Bütün
mesele yukarıdaki ülkelerin çerçevelediği alan içinde kalan petrol ve doğal
gazın nasıl talan edileceği ile ilgilidir.
Bu kaynakların ait olduğu
coğrafyadaki milletlerin olduğu gerçeğinden hareketle safını belirleyen Türkiye
bu talanı sürdürmek isteyenlerin hedefine girmiştir. Bu kadar net!
Türkiye safını Avrasya’dan,
binlerce yıllık mazlumlardan yana belirlemiştir.
Kopan kıyametin nedeni
budur!
Gelecek
ne gösteriyor?
Türkiye’ye güvenmek zorundayız.
Türkiye’nin geleceğine inanmak zorundayız. Burası her önüne gelenin ağzına
vurup lokmasını alacağı bir muz cumhuriyeti değildir. Türkiye jeostratejik avantajları, dinamik
nüfusu, tarihten gelen mücadele geleneği, doğası, tarımı ve kaynakları ile 80
milyonluk aktif bir devdir.
Denilebilir ki, Türkiye
Cumhuriyeti kurucusu Büyük Atatürk’ün zamanından bu yana sürekli bir savaş hali
yaşamaktadır. Son 40 yılda yaşatılan ekonomik, sosyal, politik krizler ve
güvenlik ile ilgili operasyonların tamamını bertaraf eden Türkiye artık
çelikleşmiş bir mücadele iradesine sahiptir.
Her kavga ve her kriz bu güzelim
ülkeyi güçlendirmiştir.
Buna inanın.
Dar bir özgüven
perspektifinden sallanan temelsiz iddiaları değil, somut gerçekliği
seslendiriyoruz. Lütfen ellerinizi vicdanınıza koyun. Bu günden geçmişe bir
bakın. Son 40 yılda üzerimize çullanan terörü, iç savaş provokasyonlarını,
ekonomik haçlı seferlerini bir düşünün. Hepsini atlattı güzel Ülkemiz.
Türkiye’nin
40 yıllık baş belası 2018’de bitebilir
Gelecek yıl, PKK’nın ya bir
büyük operasyon sonrası dağıtıldığına ya da silah bırakmasına tanık olabiliriz.
Türkiye, bu işin sonuna geldi. Bu iddialı sözleri buraya yazarken bana deli,
uçuk gözü ile bakabilirsiniz.
Kabul.
Türkiye bu kez işi sıkı
tutuyor. İçindeki hainlerden temizlenmiş güvenlik güçleri tavizsiz ve hatasız
operasyonlar ile terör örgütünü dizlerinin üzerine çökertiyor. 1990’lı yılların
acemiliklerinden ders alan güvenlik güçleri provokasyonlara ve sivil halkın
zarar görmesine yol açmadan sert darbeler ile terör örgütünün yapılanmasını
kökünden sarsıyor. Dikkat edin, 1990’larda her provokasyondan sonra
Türkiye’mizin Güneydoğu’su kitlesel gösteriler ile sarsılırdı. Halkı da
hedefleyen şiddet tepki doğuruyor, haklı mücadele Kürtler gözünde haksız konuma
düşüyordu. Bu gün bu hatalar yapılmıyor. Siviller ile eli silahlı eşkıyaların
ayrılması konusunda uzmanlaşan asker, polis ve istihbarat nokta atışları ile
başarı sağlıyor.
Dört
Ülkeyi parçalama planı paramparça ediliyor
Kürtlerin yaşadığı dört
ülkeyi parçalayarak Kürtlere bir Ülke ve Devlet vaat eden emperyalist plan
bölge milletleri tarafından yırtılıp atıldı. Kendisine biat edecek bir kukla
devlet peşindeki emperyalizmin bu hain niyeti en başta onurlu Kürt halkı
tarafından görüldü ve reddedildi. Kürtler Batı’nın bölgedeki maşası olma
siyasetine hayır, diyor.
Irak ve Suriye’de Kürt
sorunu çözülecek. Bu mazlum ve çilekeş halk artık maceraperestlerin, Batı
uşaklarının önünde bir sosyal ve siyasal kalkan olmayacak. Üç ülkede onurunu,
statüsünü, refahını, huzurunu kazanmış Kürtler Türkiye’de de bu ihanete karşı
ayağa kalkacaklar. Buna tarih tanık olacak.
PKK’nın
siyasi uzantısı halkın gözünde bitti
Kendisine açılan onlarca
yıllık hoşgörü ve sabır kredisini basit hesaplarla harcayan PKK uzantısı sivil
yapılanma bitiyor. Bu yapı, hem siyasi hem de sosyal ve ekonomik rezaletleri
ile kendisini tarihin akışının dışına attı. Elindeki yerel yönetimleri sosyomiliter
mevziler olarak kullanan bu sivil uzantının yöneticileri yargı önünde hesap
veriyor. Hiçbir başarısı olmayan yapı halkın gözünde de bitiyor.
Kürtler 40 yıllık sahte
hayallerin ardından koşmayı bırakıyor. Bunu panik içinde gören PKK, kitlesel eylemler
yerine giderek daha fazla teröre, intihar saldırılarına yöneliyor. Bir anlamda
sahibinin sesi olarak havlıyor. Suriye ve Irak’ta pozisyon ve mevzi kaybeden
derin ABD aklı adına Türkiye’ye bombalı eylemlerle saldırıyor. Açık ve net
olarak emin olun, her bir bombalı eylem Güneydoğu Anadolu’daki kitle tabanını
biraz daha azaltıyor…
Türkiye bu konuda çok usta
bir politika izliyor. Bir yandan PKK’ya hak ettiği tonda cevap verilirken, bir
yandan da el konulan belediyeler vasıtası ile halka hizmet yağdırılıyor.
Bölgeden gelen haberler umut verici. El konulan belediyeler ilk kez halkın
emrinde faaliyet gösteriyor. Kentlerin kasabaların yolları yapılıyor. İçme
suları, atık su yatırımları hızla bitiriliyor. Kentlerin peyzajı insanları
sarıp sarmalayan renklerle donatılıyor. En sorunlu kentlerin altyapı
gereksinimleri tamamlanmak üzere…
Tarihinde ilk kez bu kadar
yoğun bir hizmet bombardımanına tutulan bölge halkı PKK’dan hızla kopuyor.
Gözünü ve gönlünü çağın sunduğu nimetlere açıyor. Bölgede açılan havalimanları,
fabrikalar, GAP ve tarım yatırımları 20-30 yıl önce hayal edilemeyecek bir
Güneydoğu resmini oluşturuyor. İnsanlar iş ve ekmek sahibi oluyor. Terör bittiğinde inanmakta zorlanacağımız bir
tersine göç yaşanacağı kesin…
Bütün bu yatırımları dar bir
siyasi kadroya bağlamak yanlış olur. Son birkaç 10 yılda oluşturulan bu
strateji binlerce yıldan süzülüp gelmiş bir Devlet Aklının başarısıdır.
Turizm
bölgeyi uçurmak için hazır…
Turizm, Güneydoğu’nun
tarihini ve talihini kökünden değiştirmek ve bölge insanına çağ atlatmak için
tek bir stratejik gelişmeyi bekliyor; PKK’nın bitmesi. Terörün bir daha hortlamamak
üzere tarihe gömülmesi…
Bu muhteşem coğrafyada
turizm için her şey var.
Termal…
Doğa…
Kadim bir tarih…
Konuğunu baş tacı etmeyi her
zaman bir yaşam biçimi olarak benimsemiş bir halk…
Kültür…
Muhteşem bir mutfak…
Turizm adına hangi tür var
ise, hepsinin yatırım alanı bulacağı bir coğrafya burası..
2018’de PKK silah bıraksın…
Otel yatırımları patlar…
10 yıl sonra bölge yılda
10-12 milyon turist çeker…
Bu hayali sadece potansiyel
turizm yatırımcıları ve profesyoneller değil, bölgenin işsiz gençliği de
kuruyor ve bekliyor. Üstelik bu hayal silah ve kan ile değil, iş ekmek ve barış
ile kuruluyor. Bu hayalin tadını hisseden Kürt gençliği yönünü barışa, yaşamaya,
demokrasiye, kardeşliğe dönüyor.
Bölgeden insancıl haberler geliyor.
2017’de
direneceğiz, sabredeceğiz, kazanacağız
2018’de terörü yenmiş bir
Güneydoğu’dan yayılacak enerji sadece o coğrafyayı değil, Türkiye’yi ve
hinterlandını da ısıtır.
Korkmayacağız…
Neden korkmayacağız ve neye
güvenmeliyiz?
Neler olur, gelecek yazıda
anlatalım…
1 yorum:
Terörün nefret edeceği bir duruş önerisi. Düşünülmüş bir yorum. Ortalıkğa "mahvolduk, ne olacak hâlimiz" karamsarlığı yayılırken azimli bir direniş iyimserliği... Teşekkürler.
Yorum Gönder