7 Nisan 2017 Cuma

Otelcinin Saçlarını bir Gecede Ağartan Kulüp

İşin ilginç tarafı şu ki, otelci bu kulübe büyük bir aşk ile bağlı. Bu dev kulübün adını vermeyeyim. Hatta otelin adı da bende kalsın.

Ama aşağıda okuyacağınız yazı, bire bir yaşanmış bir hadisedir. Bu hikayenin kahramanı da bu satırları kaleme alan zatı muhteremdir.

Bu zatı muhterem, o bir gün boyunca başına gelenler nedeniyle, kendini çatıdan atmak, tımarhanelik olmak, dağlara kaçmak gibi seçenekler arasında gidip gelmiştir.

Ne oldu? Nasıl oldu?

Bir yaz daha, ruhumuzu hafiften ısıtarak geliyordu.

Daha doğrusu mevsim baharın son demleri, yazın ‘geliyorum’ dediği zamanlardı. Yaşadığı ülkenin en büyük futbol kulübü yüzünden bu yazıyı yazanın başı derde girmişti.

Öyle ki birkaç gün boyunca ülkenin gündemine oturmuş, olmadık sorunlar yaşamıştı. Hatta hayatı ile ilgili tehditler bile gelmişti fanatiklerden…

Merak edenler buyursun okumaya….

Senelerden bir sene… Vakitlerden bir vakit… Diyarlardan bir diyar idi…

Taş devrinde otelciliğin efsanesi olarak bilinen bu yazar henüz müzeye kaldırılmamıştı. Bir otelin Önbüro ve Satış Müdürü idi.

Otel, işlerin çok yoğun olduğu sahillerde değil bir dağ başında idi… Beş yıldızlı da olsa, o zamanlar daha bir revaçta olan sahil otellerine göre yazın zor satılıyor idi.

Yazar, yazın, otelini spor kulüplerinin kamplarına açmayı düşündü ve bu amaçla ülkedeki bütün büyük spor kulüplerine bir tanıtım seti ve ayrıca bir de faks gönderdi.

Bölgenin güzelliklerini anlattı. Yakındaki modern futbol sahasını tanıttı.

Çabalar kısa bir süre sonra sonuç vermeye başladı.

Aylardan Mayıs. Memleketlerden bir memleketin en çok sevilen, en çok sayılan, en popüler futbol kulübünün teknik ekibi oteli ziyarete geldi.

Boru değil, futbol takımının Avrupalı teknik direktörü de vardı.

Sahi unutmadan… Yazar, bu kulübün sıkı taraftarı idi.

Elleri ayakları birbirine dolanarak koştu, ekibi karşıladı. Çocukluğunun yıldızı olan forvet oyuncusu karşısındaydı. Gözleri parladı.  Her ikisinin de ellerini sıktı.

Kalbi yerinden fırlayacaktı…

Bir kahve molasından sonra ekip oteli ve çevresini gezmek istedi. Yazar hayatının en mutlu ve gururlu rehberliğine hazırlanıyordu.

Odalar, restoranlar, barlar, toplantı odaları, her tarafı gezildi… Bahçe, havuz, fitness her yer ve her şey harika idi.. Otelin konumlandığı yayla ise cana can katan bir havaya ve gözlere şifa bir manzaraya sahipti.

Otel ve çevresinin incelemesi bittikten sonra sıra yarım saat mesafedeki modern stadyumu görmeye gelmişti. Ekip ve özellikle de teknik direktör stadyuma bayıldı.

Tekrar otele döndüler… Yazar, ekibe bir hatır kahvesi ikram etmek için muhteşem göl manzaralı bara davet etti. Mis kokulu kahveler geldi. Harika bir futbol sohbeti başladı. Dino Amca muhteşem forvetin anılarını dinledikçe mest oluyor, mest oldukça bu kulübün taraftarı olmaktan daha büyük bir memnuniyet duyuyordu.

Bir saatin sonunda muhteşem forvet yollarının uzun olduğunu söyleyerek izin istedi. Kalktılar. Yazar, muhteşem forveti kapıya kadar uğurladı. Yolda sohbet ederken de bir minik ricada bulundu. Kısa bir bilgi verdi ve bir belge istedi

Oteller yazılı olarak iletişim kurar

-      ………………… Abi, otelciliğin bazı kuralları vardır. Burada kamp için ne düşünüyorsunuz? Karara vardınız mı? Ben de buna göre hazırlıklar yapacağım. Odalarınızı bloke edeceğim.

-      Çok beğendik Kardeşim. Her şey harika… Biz Temmuz ayı başında geliriz. En az 2 haftalık bir kamp yaparız.

-      Bunu kesin konfirmasyon olarak kabul edebilir miyim?

-      Elbette.. Tabi Kardeşim.. Biz Temmuz’da buradayız.

-      İstanbul’a döndüğünüzde bana tarih, oda sayısı, taleplerinizi içeren bir faks çekebilir misiniz? Ben de buna göre hazırlıklara başlarım..

Tamam Kardeşim…Gidince hallederim..

Ekip, aracına bindi ve çam ormanları arasındaki yolda hızla ilerleyerek gözden kayboldu. Rüyada gibiydi. Gençliğinin yıldızı ile neredeyse yarım gün geçirmişti.

Boru değil, birkaç ay sonra hayallerinin futbol takımı çalıştığı otele gelecek ve 2 hafta kamp yapacaktı. Bundan büyük bir mutluluk olamazdı.

Yazar, o gece uyuyana kadar bu güzel gelişmeyi düşündü ve hayatının en güzel uykularından birisine daldı.

İşleri sağlama almak lazım

Ertesi gün ilk iş bu kamp ile ilgili hazırlıkları başlatmak oldu. Ama hepsinden önce bir konfirmasyon alması gerekiyordu. Bunun için kulübün faks numarasını buldu ve bir faks çekti. Metin aynen şöyle idi;

“ Sayın …………………………

10 Mayıs tarihinde otelimize yapmış olduğunuz ziyaret sonrasında Temmuz ayı başında futbol kampı planladığınızı belirterek ilgili tarihler arasında 2 haftalık bir kamp talebinde bulundunuz. Otelimizin işleyiş kuralları gereği bu sözlü talebin yazılı hale getirilmesi gereklidir. Bu itibarla konaklayacak kişi sayısı, oda dağılımı, tarih aralığı, menüler ve sizin talep edeceğiniz diğer bilgileri de ihtiva eden bir konfirmasyon faksını tarafımıza iletmenizi rica ediyoruz. Teşekkür ederiz.

Cevap?

Gelmedi…

Yazar biraz şaşırdı. Ama otelciliğin de taviz verilmemesi gereken kuralları vardı. Aradan bir hafta geçti, aynı faksı bir kez daha geçti..

Cevap?

Yine gelmedi…

Yazarın duyguları, şaşırmaktan hafif kızmaya doğru evrildi.. Nasıl olur? Hayallerinin takımının Otelde kamp yapması suya mı düşmüştü? Ama olamazdı. Faksı aldı. Birkaç cümle ekledi. Yeniden gönderdi;

““ Sayın …………………………

10 Mayıs tarihinde otelimize yapmış olduğunuz ziyaret sonrasında Temmuz ayı başında ………….  kampı planladığınızı belirterek ilgili tarihler arasında 2 haftalık bir konaklama talebinde bulundunuz. Otelimizin işleyiş kuralları gereği bu sözlü talebin yazılı hale getirilmesi gereklidir. Bu itibarla konaklayacak kişi sayısı, oda dağılımı, tarih aralığı, menüler ve sizin talep edeceğiniz diğer bilgileri de ihtiva eden bir konfirmasyon faksını tarafımıza iletmenizi rica etmiştik. İki gönderime de cevap verilmedi. Kamp tarihlerinde her iki tarafın da bir sorun yaşamaması için konfirmasyonu acilen rica ediyoruz. Teşekkür ederiz.

Cevap?

Yine gelmedi tabi..

Oteldeki mesai arkadaşları, özellikle rakip takımların taraftarı olanlar önceleri hafiften bıyık altı gülümsemelerle kafa bulmaya başladılar. Sonraları dozu arttı.

Aradan bir hafta daha geçti. Faksı biraz daha sertleştirdi. Konunun yasal boyutu ile ilgili yorumunu da ekleyerek bir kez daha faksladı…

Cevap?

Aynen tahmin ettiğiniz gibi... Gelmedi.

Haziran ayı gelmişti. Boş kalma riskine karşı bir şeyler yapması gerekiyordu. Otelciler bilir, sırf hayallerinin takımı gelecek diye opsiyonlu olarak beklettiği gruplar vardı. Süre daraldığı için daha fazla bekletme şansı kalmamıştı. İçi parçalanarak ve burnunun direği sızlayarak bir faks daha hazırladı. Ama bu faksın başına neler getireceğini o gün ne kendisi de de an baba falcı bilemezdi. Ki öyle de oldu. Faksın hemen ardından değil, Temmuz ayı başında kıyametler koptu.

Kader yazara dehşeti yaşatmaya hazırlanıyordu

Neler mi oldu?

Otelin o tarihte boş kalmasından korkan Yazar sonunda dayanamadı ve önce kulübe bir iptal faksı çekti;

“ Sayın …………………………..”

……………………………. Tarihinde Otelimizi ziyaret ederek kamp olanaklarını ve çevreyi incelediniz ve akabinde Temmuz ayı içinde iki hafta sürecek bir kamp yapacağınızı ifade ettiniz. Bu ifadenizi sözlü bir teyit olarak alıp, belirttiğiniz tarihlerde size 25 oda kontenjanı ayırdık. Şu ana kadar size iletmiş olduğumuz 8 faksa geri dönüş yapmadınız ve cevap vermediniz. Buna bağlı olarak sözlü teyidinizi yazılı hale getirmediniz. Bu nedenle ayırmış olduğumuz kontenjanı iptal ediyoruz. Bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla

Zavallı Yazar.

Nereden bilsin bu faksı o takıma çekmekle kariyerinin en vahim hatasını yaptığını?

Aradan birkaç hafta geçti. Haziran ayının sonlarına kadar ses seda çıkmadı. Yazar konuyu çözdüğünü düşünüyordu. Aklına bir son dakika golü olasılığı da gelmiyor değildi. Zaten gol de tam bu duruma yakışır bir benzetme idi… Eğer son dakikada beklenmedik bir gelişme olursa, buna tam bir son dakika golü demek icap ederdi.

Günler rutin işlerle geçti. Yazar, Haziran ayı içinde bekleyen birkaç grup içinden en prestiji ve koşulları en uygun ikisi ile yazışmaları sürdürdü. Grup temsilcileri oteli birkaç kez ziyaret ettiler ve her ikisi de Temmuz ayı başına grup rezervasyonlarını konfirme etti.

Her iki grup da üst düzey idi ve çok hatırlıydı.

Her ikisi de çok güçlü idi. Herhangi bir aksamada her iki grup da otele sıkıntı verebilirdi. Birisi ilaç endüstrisinin Amerikalı devi, diğeri ise Ülkenin askeri holding idi.

İki grup otelin bütün odalarını kapattılar. Temmuz ayının ilk haftasını oldukça yüksek fiyatlar ile doldurmuştu. Hem de fiyatlardan hiç taviz vermeden…

Askeri holding 2 Temmuz’da, İlaç devi ise 3 Temmuz’da giriş yapacaktı.

Derkeeeeennn… Geldi 30 Haziran günü…

Yazar, nedense o gün bir darlık, bir sıkıntı ile uyandı. Otelin mükemmel kahvaltı büfesine gitti, ama hiçbir şey yemek gelmedi içinden. Bir çorba içti ve ofisine geçti. Dakikalar geçtikçe içindeki daralma iyice boğucu hale geldi. Sanki berbat bir haber gelecekmiş gibi..

Veeeee…

Zırrrrnnn…. Telefon… İçinden birkaç saniye içinde bildiği bütün dualar geçti. Birkaç dakika daha geçse sanki hatim indirecek gibiydi. Parmakları titreyerek aldı ahizeyi…

Ve beklenen cümle;

-      Efendim sizi ……. Kentinden ( Ülkenin en büyük kentidir)  ………………………….. Bey arıyor. ………………. Kulübünün yönetimindenmiş. Sizinle görüşmek istiyor.

Eyvaahhhhhh! Buyurun cenaze namazına

Yok mu dedirtse? Bayılma numarası mı yapsa? Hemen otelin kapısından fırlayıp bir bilinmeze mi kaçsa? Binanın tepesine çıkıp kendini mi atsa? Hiç birisini yapamadı… Amiyane tabirle ‘ yemedi’… Çıktı telefona…

-      …….. Bey?

-      Buyurun efendim ben ……….

-      Kardeşim merhaba, nasılsın?

-      Sesinizi duydum daha iyi oldum efendim..  ( Yalanını yesinler )

-      Kardeşim biz yarından sonra geliyoruz…

-      Nereye geliyorsunuz Efendim?

-      Sizin otele geliyoruz tabi.. Şaka mı yapıyorsun?

-      Efendim bir sorun var…

-      Ne sorunu kardeşim… Sana o gün dedik, geleceğiz diye…

Yazar tutuldu kaldı. Oturduğu ofis fırdöndü oldu, vızır vızır dönmeye başladı. Midesi bulandı. Başı döndü. Kasları gerildi.

-      Efendim bu mümkün değil..

-      Kardeşim senin aklından zorun mu var?

-      Yok efendim… Ama bu konuşma böyle devam ederse olacak gibi…

-      Anlamadım?

-      Ben bu konuşmanın devamında kafayı yerim… Çıkar ortalığa zarar veririm diye korkuyorum…

-      Lafı geveleme kardeşim… Sen şimdi koskoca ………………………… i otele almıyor musun?

-      Efendim ne haddime..  Sadece kuralları …..

Lafı yarım kaldı… Ünlü forvet bağırarak kapattı konuyu.

-      Benden günah gitti…

En tehlikeli meydan okuma budur.

Asmaktan, kesmekten, kırıp dökmekten dem vuran tehditler pek etkilemez. Ama böyle ucu açık, nereye kadar gideceği belli olmayan meydan okumalar en korkutucusudur.

Net bir eylem yoktur. Şiddeti belli bir darbe ifadesi de hissedilmez. Ama bu üç kelimelik cümle en zalim idam fermanından daha çok etki yapar.

Ve idam hükmü gibi bir gelişme

Bir koca Haziran günü bitmek bilmedi. O gün saniyeler yıla, dakikalar asra döndü sanki. Uyumak için yatağa uzandı. Yatak işkencehaneye döndü. Gözünü kırpmadan sabahı etti.

Kalktı, bir idam mahkumu gibi hazırlandı. En güzel takım elbisesini giydi. Kravatını taktı. Kaldığı lojmanın önüne çıktı. Servisi beklemeye başladı.

Az sonra sabah servisi uzaktan göründü. Yazar arabaya binerken idam kararını duymak için mahkemeye gittiğini düşündü bir an. Araç otele doğru yola çıktı. O sabah o eski şen şakrak Yazardan eser yoktu. Uykusuz, yorgun bitap bir halde Otele vardılar.

Diğer Müdürler kahvaltıya giderken, o ofise geçti. Çalışmaya başladı.

Veee dehşet anı!

Arenada kaplanların arasına atılmak

Belboy alı al moru mor geldi. Şaşkınlıktan dilini yutmuş bir halde, konuşamadan idam fermanını masaya bıraktı. Daha doğrusu, idam fermanı gibi manşet atmış olan bir spor gazetesini getirdi. O gazete alanında bir ilkti. Tamamen spor haberleri yapıyordu.

Manşet:

“ Otel Müdürü …………………………. Kulübünü Otele Almadı”

Haberin devamı;

‘ ………………………. da bulunan 5 yıldızlı otelin Müdürü Kulübe “ Para peşin, kırmızı meşin” dedi.

Yazar oturmasa boylu boyunca yere yıkılacaktı.

Gazeteyi aldı. Tekrar tekrar baktı.

Yanılmamıştı…

Gazete, Yazarı, aç kaplanlarla dolu bir arenanın tam ortasına atıvermişti bir manşetle…

Can havli ile görüşmeyi yaptığı forveti aradı kulüpten.. Ne mümkün… Ulaşamadı.

Kulüp taraftarları Oteli telefon yağmuruna tuttu

Derken fırtına koptu… Santralden aradı asistan;

-      Efendim sizi birisi arıyor…Ama ismini vermedi.. ………………………. .ile ilgili derseniz o anlar, dedi..

-      Bağla bakalım…

Ülkenin en büyük şehrinden arıyordu. O dev kulübün taraftarı imiş… Bir haykırma kulağını patlattı adeta…

-      Ulaaaaaan…. Sen kimsin ulan Müdür bozuntusu? Sen kimsin ulan ………………………… ı Otele almayacak…  Senin ben ana…. Avr…

-      Af edersiniz ben kiminle görüşüyorum?

-      Affını yerin senin laaan…. Bekle geliyorum oraya…

-      Buyurun gelin de … Suçum ne kardeşim?

-      Ulan bir de soruyor… Sen kimsin ulan…

Bu daha başlangıçtı. Akşama kadar susmadı telefonlar… Küfürler… Tehditler…

İş büyüdü. Otelin sahibi olan şirketin Yönetim Kurulu Başkanına kadar gitti.

Oradan daha üst kademeler devreye girdi.

Tehdit ve küfür telefonlarının şoku devam ederken, Yazarı bir de şirketin Yönetim Kurulu Başkanı aradı…  Aynı zamanda Başkent ………………… Taraftarları Derneği’nin de başkanı idi.

Yani bu Kulübün.

Yazar bütün bu süreçte saçlarında hızlı bir beyazlaşma olduğunu hissediyordu.  Bir yandan da, ömründen günlerin, haftaların eksildiğini de…

-      Evladım?

-      Buyurun efendim..

-      Evladım, ne yaptın sen böyle?

-      Ne yaptığımı bilmiyorum, ama ne yapacağımı düşünüyorum efendim..

-      Anlamadım?

-      Bu beladan nasıl kurtulacağımı düşünüyorum kara kara.. Aklımdan kötü kötü şeyler de geçiyor…

-      Aman Allah korusun evladım, kısaca anlat bakalım ne oldu?

Yazar gelişmeleri Mayıs ayındaki ilk görüşmeden alıp bu güne kadar anlattı… Başkan derin bir nefes aldı. Sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladı;

İşte bu dev takımın büyüklüğü böyle bir şey

-      Evladım merak etme… Üzülme… Sen de çok sıkı bir …………… taraftarısın biliyorum. Dur bakalım, bir çare bulacağız inşallah.

-      Nasıl olacak efendim? Otel dolu. Kimi çıkaracağız?

-      Evladım sen söyle bakalım, Hangi gruplar var otelde?

-      Efendim birisi çok büyük bir ilaç şirketi. Amerika merkezli. Diğeri de ülkenin askeri holdinginin bir şirketi. O şirketin Fransız ortağının yönetim kurulu da geliyor…

-      Biraz zor bir vaziyet… Ama bir çare bulacağız bakalım…

Bakın belki okurlar arasındaki farklı kulüplerin taraftarları inanmayabilir, ama bu dev kulüp nedeniyle Otel Türkiye’nin en tepelerinin gündemine giriverdi bir anda… Mesele sadece bir otel kampı idi ve bu bile ülkeyi ayağa kaldırmaya yetmişti…

Saatler geçmek bilmedi..

Derken akşamüstü bir telefon… Arayan Yönetim Kurulu Başkanıydı.

-    Hadi gözün aydın evladım.

-      Teşekkür ederim efendim… Nasıl oldu?

-      Evladım o askeri holdingin şirketi var ya…

-      Evet efendim..

-      İşte o grubu bizim  o yakınlardaki otelimize kaydırın..

-      Ama efendim o otel 3 yıldızlı…

-      Sen orasını karıştırma… Hemen gruba yeni otelin bilgilerini geç…

-      Peki efendim..

-      O oteldekilere bu rezervasyon ile ilgili bilgileri geç. Hazırlık yapsınlar..

Bu nasıl bir güç idi böyle? Bu nasıl bir kulüp idi? Girişe iki gün kala, koskoca Holdingin, hem de askeri olanının grubunu beş yıldızlı bir otelden üç yıldızlı bir otele kaydırabiliyordu?

Bu nasıl bir güç ve bu nasıl bir sevda?

Merakını yenemedi..

-      Efendim çok merak ettim. Haddimi bağışlayın, ama nasıl çözümlendi bu iş?

-      Sen sıkı bir …………..  lisin, ama bak bizim gücümüze inanmıyorsun.. Bu kulüp sıradan bir kulüp değil ki? Karşısında kimse duramaz..

-      Evet efendim..

-      Askeriyenin iki numarası senden de, benden de çok daha sıkı bir …………………lidir. Doğrudan onu aradım… Konuyu açtım..

-      Bu nasıl bir güçtür böyle..

-      Öyle işte… Paşaya, bizim futbol takımının,  o şirketin grubu yüzünden kamp yapamayacağını söyledim. Meseleyi tam anlamadı.. Daha fazla bilgi istedi.

-      Evet efendim.

-      Hepsini anlattım işte… Şirketin daha önce yaptırdığı rezervasyon nedeniyle, yaz kampını yapamayacağını belirttim. Bu kampın önemini vurguladım. Hepsi bu…

-      Sonra?

-      Sonrası… Şirketin başka bir otele kaydırılmasını söyledi. Hatta doğrudan kendisi aradı Şirketin Yönetim Kurulu Başkanını… Bizzat emir verdi kaydırma için..

-      Efendim çok teşekkür ederim…Gerisini biz buradan çözeriz.. Merak etmeyin..

İşte böyle dostlar… Bu kulüp böyle bir güce sahip… Gerçekten de o koskoca şirket ve yabancı ortakları iki gün sonra bizim otele değil, üç yıldızlı otele gittiler ve orada konakladılar.

Ülkenin en sevilen, en popüler ve en güçlü kulübünün futbol takımı da geldi, otelde kaldı ve yaz kampını gerçekleştirdi..

 


Hiç yorum yok: