İşin ilginç tarafı şu ki,
otelci bu kulübe büyük bir aşk ile bağlı. Bu dev kulübün adını vermeyeyim.
Hatta otelin adı da bende kalsın.
Ama aşağıda okuyacağınız
yazı, bire bir yaşanmış bir hadisedir. Bu hikayenin kahramanı da bu satırları
kaleme alan zatı muhteremdir.
Bu zatı muhterem, o bir gün
boyunca başına gelenler nedeniyle, kendini çatıdan atmak, tımarhanelik olmak,
dağlara kaçmak gibi seçenekler arasında gidip gelmiştir.
Ne
oldu? Nasıl oldu?
Bir yaz daha, ruhumuzu hafiften
ısıtarak geliyordu.
Daha doğrusu mevsim baharın
son demleri, yazın ‘geliyorum’ dediği zamanlardı. Yaşadığı ülkenin en büyük futbol
kulübü yüzünden bu yazıyı yazanın başı derde girmişti.
Öyle ki birkaç gün boyunca
ülkenin gündemine oturmuş, olmadık sorunlar yaşamıştı. Hatta hayatı ile ilgili
tehditler bile gelmişti fanatiklerden…
Merak
edenler buyursun okumaya….
Senelerden bir sene…
Vakitlerden bir vakit… Diyarlardan bir diyar idi…
Taş devrinde otelciliğin
efsanesi olarak bilinen bu yazar henüz müzeye kaldırılmamıştı. Bir otelin
Önbüro ve Satış Müdürü idi.
Otel, işlerin çok yoğun
olduğu sahillerde değil bir dağ başında idi… Beş yıldızlı da olsa, o zamanlar
daha bir revaçta olan sahil otellerine göre yazın zor satılıyor idi.
Yazar, yazın, otelini spor
kulüplerinin kamplarına açmayı düşündü ve bu amaçla ülkedeki bütün büyük spor
kulüplerine bir tanıtım seti ve ayrıca bir de faks gönderdi.
Bölgenin güzelliklerini
anlattı. Yakındaki modern futbol sahasını tanıttı.
Çabalar kısa bir süre sonra
sonuç vermeye başladı.
Aylardan Mayıs.
Memleketlerden bir memleketin en çok sevilen, en çok sayılan, en popüler futbol
kulübünün teknik ekibi oteli ziyarete geldi.
Boru değil, futbol takımının
Avrupalı teknik direktörü de vardı.
Sahi
unutmadan… Yazar, bu kulübün sıkı taraftarı idi.
Elleri ayakları birbirine
dolanarak koştu, ekibi karşıladı. Çocukluğunun yıldızı olan forvet oyuncusu
karşısındaydı. Gözleri parladı. Her
ikisinin de ellerini sıktı.
Kalbi yerinden fırlayacaktı…
Bir kahve molasından sonra
ekip oteli ve çevresini gezmek istedi. Yazar hayatının en mutlu ve gururlu
rehberliğine hazırlanıyordu.
Odalar, restoranlar, barlar,
toplantı odaları, her tarafı gezildi… Bahçe, havuz, fitness her yer ve her şey
harika idi.. Otelin konumlandığı yayla ise cana can katan bir havaya ve gözlere
şifa bir manzaraya sahipti.
Otel ve çevresinin
incelemesi bittikten sonra sıra yarım saat mesafedeki modern stadyumu görmeye
gelmişti. Ekip ve özellikle de teknik direktör stadyuma bayıldı.
Tekrar otele döndüler…
Yazar, ekibe bir hatır kahvesi ikram etmek için muhteşem göl manzaralı bara
davet etti. Mis kokulu kahveler geldi. Harika bir futbol sohbeti başladı. Dino
Amca muhteşem forvetin anılarını dinledikçe mest oluyor, mest oldukça bu
kulübün taraftarı olmaktan daha büyük bir memnuniyet duyuyordu.
Bir saatin sonunda muhteşem
forvet yollarının uzun olduğunu söyleyerek izin istedi. Kalktılar. Yazar, muhteşem
forveti kapıya kadar uğurladı. Yolda sohbet ederken de bir minik ricada
bulundu. Kısa bir bilgi verdi ve bir belge istedi
Oteller
yazılı olarak iletişim kurar
- ………………… Abi, otelciliğin bazı kuralları
vardır. Burada kamp için ne düşünüyorsunuz? Karara vardınız mı? Ben de buna
göre hazırlıklar yapacağım. Odalarınızı bloke edeceğim.
- Çok beğendik Kardeşim. Her şey harika…
Biz Temmuz ayı başında geliriz. En az 2 haftalık bir kamp yaparız.
- Bunu kesin konfirmasyon olarak kabul
edebilir miyim?
- Elbette.. Tabi Kardeşim.. Biz Temmuz’da
buradayız.
- İstanbul’a döndüğünüzde bana tarih, oda
sayısı, taleplerinizi içeren bir faks çekebilir misiniz? Ben de buna göre
hazırlıklara başlarım..
Tamam Kardeşim…Gidince
hallederim..
Ekip, aracına bindi ve çam
ormanları arasındaki yolda hızla ilerleyerek gözden kayboldu. Rüyada gibiydi.
Gençliğinin yıldızı ile neredeyse yarım gün geçirmişti.
Boru değil, birkaç ay sonra
hayallerinin futbol takımı çalıştığı otele gelecek ve 2 hafta kamp yapacaktı.
Bundan büyük bir mutluluk olamazdı.
Yazar, o gece uyuyana kadar
bu güzel gelişmeyi düşündü ve hayatının en güzel uykularından birisine daldı.
İşleri
sağlama almak lazım
Ertesi gün ilk iş bu kamp
ile ilgili hazırlıkları başlatmak oldu. Ama hepsinden önce bir konfirmasyon
alması gerekiyordu. Bunun için kulübün faks numarasını buldu ve bir faks çekti.
Metin aynen şöyle idi;
“ Sayın …………………………
10 Mayıs tarihinde otelimize
yapmış olduğunuz ziyaret sonrasında Temmuz ayı başında futbol kampı
planladığınızı belirterek ilgili tarihler arasında 2 haftalık bir kamp
talebinde bulundunuz. Otelimizin işleyiş kuralları gereği bu sözlü talebin
yazılı hale getirilmesi gereklidir. Bu itibarla konaklayacak kişi sayısı, oda
dağılımı, tarih aralığı, menüler ve sizin talep edeceğiniz diğer bilgileri de
ihtiva eden bir konfirmasyon faksını tarafımıza iletmenizi rica ediyoruz.
Teşekkür ederiz.
Cevap?
Gelmedi…
Yazar biraz şaşırdı. Ama
otelciliğin de taviz verilmemesi gereken kuralları vardı. Aradan bir hafta
geçti, aynı faksı bir kez daha geçti..
Cevap?
Yine gelmedi…
Yazarın duyguları,
şaşırmaktan hafif kızmaya doğru evrildi.. Nasıl olur? Hayallerinin takımının
Otelde kamp yapması suya mı düşmüştü? Ama olamazdı. Faksı aldı. Birkaç cümle
ekledi. Yeniden gönderdi;
““ Sayın …………………………
10 Mayıs tarihinde otelimize
yapmış olduğunuz ziyaret sonrasında Temmuz ayı başında …………. kampı planladığınızı belirterek ilgili
tarihler arasında 2 haftalık bir konaklama talebinde bulundunuz. Otelimizin
işleyiş kuralları gereği bu sözlü talebin yazılı hale getirilmesi gereklidir.
Bu itibarla konaklayacak kişi sayısı, oda dağılımı, tarih aralığı, menüler ve
sizin talep edeceğiniz diğer bilgileri de ihtiva eden bir konfirmasyon faksını
tarafımıza iletmenizi rica etmiştik. İki gönderime de cevap verilmedi. Kamp
tarihlerinde her iki tarafın da bir sorun yaşamaması için konfirmasyonu acilen
rica ediyoruz. Teşekkür ederiz.
Cevap?
Yine gelmedi tabi..
Oteldeki mesai arkadaşları,
özellikle rakip takımların taraftarı olanlar önceleri hafiften bıyık altı
gülümsemelerle kafa bulmaya başladılar. Sonraları dozu arttı.
Aradan bir hafta daha geçti.
Faksı biraz daha sertleştirdi. Konunun yasal boyutu ile ilgili yorumunu da
ekleyerek bir kez daha faksladı…
Cevap?
Aynen tahmin ettiğiniz
gibi... Gelmedi.
Haziran ayı gelmişti. Boş
kalma riskine karşı bir şeyler yapması gerekiyordu. Otelciler bilir, sırf
hayallerinin takımı gelecek diye opsiyonlu olarak beklettiği gruplar vardı.
Süre daraldığı için daha fazla bekletme şansı kalmamıştı. İçi parçalanarak ve
burnunun direği sızlayarak bir faks daha hazırladı. Ama bu faksın başına neler
getireceğini o gün ne kendisi de de an baba falcı bilemezdi. Ki öyle de oldu.
Faksın hemen ardından değil, Temmuz ayı başında kıyametler koptu.
Kader
yazara dehşeti yaşatmaya hazırlanıyordu
Neler mi oldu?
Otelin o tarihte boş
kalmasından korkan Yazar sonunda dayanamadı ve önce kulübe bir iptal faksı çekti;
“ Sayın …………………………..”
……………………………. Tarihinde
Otelimizi ziyaret ederek kamp olanaklarını ve çevreyi incelediniz ve akabinde
Temmuz ayı içinde iki hafta sürecek bir kamp yapacağınızı ifade ettiniz. Bu
ifadenizi sözlü bir teyit olarak alıp, belirttiğiniz tarihlerde size 25 oda
kontenjanı ayırdık. Şu ana kadar size iletmiş olduğumuz 8 faksa geri dönüş
yapmadınız ve cevap vermediniz. Buna bağlı olarak sözlü teyidinizi yazılı hale
getirmediniz. Bu nedenle ayırmış olduğumuz kontenjanı iptal ediyoruz.
Bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla
Zavallı Yazar.
Nereden bilsin bu faksı o
takıma çekmekle kariyerinin en vahim hatasını yaptığını?
Aradan birkaç hafta geçti.
Haziran ayının sonlarına kadar ses seda çıkmadı. Yazar konuyu çözdüğünü
düşünüyordu. Aklına bir son dakika golü olasılığı da gelmiyor değildi. Zaten
gol de tam bu duruma yakışır bir benzetme idi… Eğer son dakikada beklenmedik
bir gelişme olursa, buna tam bir son dakika golü demek icap ederdi.
Günler rutin işlerle geçti.
Yazar, Haziran ayı içinde bekleyen birkaç grup içinden en prestiji ve koşulları
en uygun ikisi ile yazışmaları sürdürdü. Grup temsilcileri oteli birkaç kez
ziyaret ettiler ve her ikisi de Temmuz ayı başına grup rezervasyonlarını
konfirme etti.
Her iki grup da üst düzey
idi ve çok hatırlıydı.
Her ikisi de çok güçlü idi.
Herhangi bir aksamada her iki grup da otele sıkıntı verebilirdi. Birisi ilaç
endüstrisinin Amerikalı devi, diğeri ise Ülkenin askeri holding idi.
İki grup otelin bütün
odalarını kapattılar. Temmuz ayının ilk haftasını oldukça yüksek fiyatlar ile
doldurmuştu. Hem de fiyatlardan hiç taviz vermeden…
Askeri holding 2 Temmuz’da,
İlaç devi ise 3 Temmuz’da giriş yapacaktı.
Derkeeeeennn…
Geldi 30 Haziran günü…
Yazar, nedense o gün bir
darlık, bir sıkıntı ile uyandı. Otelin mükemmel kahvaltı büfesine gitti, ama
hiçbir şey yemek gelmedi içinden. Bir çorba içti ve ofisine geçti. Dakikalar
geçtikçe içindeki daralma iyice boğucu hale geldi. Sanki berbat bir haber
gelecekmiş gibi..
Veeeee…
Zırrrrnnn…. Telefon… İçinden
birkaç saniye içinde bildiği bütün dualar geçti. Birkaç dakika daha geçse sanki
hatim indirecek gibiydi. Parmakları titreyerek aldı ahizeyi…
Ve beklenen cümle;
- Efendim sizi ……. Kentinden ( Ülkenin en
büyük kentidir) ………………………….. Bey arıyor.
………………. Kulübünün yönetimindenmiş. Sizinle görüşmek istiyor.
Eyvaahhhhhh!
Buyurun cenaze namazına
Yok mu dedirtse? Bayılma
numarası mı yapsa? Hemen otelin kapısından fırlayıp bir bilinmeze mi kaçsa?
Binanın tepesine çıkıp kendini mi atsa? Hiç birisini yapamadı… Amiyane tabirle
‘ yemedi’… Çıktı telefona…
- …….. Bey?
- Buyurun efendim ben ……….
- Kardeşim merhaba, nasılsın?
- Sesinizi duydum daha iyi oldum
efendim.. ( Yalanını yesinler )
- Kardeşim biz yarından sonra geliyoruz…
- Nereye geliyorsunuz Efendim?
- Sizin otele geliyoruz tabi.. Şaka mı
yapıyorsun?
- Efendim bir sorun var…
- Ne sorunu kardeşim… Sana o gün dedik,
geleceğiz diye…
Yazar tutuldu kaldı.
Oturduğu ofis fırdöndü oldu, vızır vızır dönmeye başladı. Midesi bulandı. Başı
döndü. Kasları gerildi.
- Efendim bu mümkün değil..
- Kardeşim senin aklından zorun mu var?
- Yok efendim… Ama bu konuşma böyle devam
ederse olacak gibi…
- Anlamadım?
- Ben bu konuşmanın devamında kafayı yerim…
Çıkar ortalığa zarar veririm diye korkuyorum…
- Lafı geveleme kardeşim… Sen şimdi koskoca
………………………… i otele almıyor musun?
- Efendim ne haddime.. Sadece kuralları …..
Lafı yarım kaldı… Ünlü
forvet bağırarak kapattı konuyu.
- Benden günah gitti…
En tehlikeli meydan okuma budur.
Asmaktan, kesmekten, kırıp
dökmekten dem vuran tehditler pek etkilemez. Ama böyle ucu açık, nereye kadar
gideceği belli olmayan meydan okumalar en korkutucusudur.
Net bir eylem yoktur.
Şiddeti belli bir darbe ifadesi de hissedilmez. Ama bu üç kelimelik cümle en
zalim idam fermanından daha çok etki yapar.
Ve
idam hükmü gibi bir gelişme
Bir koca Haziran günü bitmek
bilmedi. O gün saniyeler yıla, dakikalar asra döndü sanki. Uyumak için yatağa
uzandı. Yatak işkencehaneye döndü. Gözünü kırpmadan sabahı etti.
Kalktı, bir idam mahkumu
gibi hazırlandı. En güzel takım elbisesini giydi. Kravatını taktı. Kaldığı
lojmanın önüne çıktı. Servisi beklemeye başladı.
Az sonra sabah servisi
uzaktan göründü. Yazar arabaya binerken idam kararını duymak için mahkemeye gittiğini
düşündü bir an. Araç otele doğru yola çıktı. O sabah o eski şen şakrak Yazardan
eser yoktu. Uykusuz, yorgun bitap bir halde Otele vardılar.
Diğer Müdürler kahvaltıya
giderken, o ofise geçti. Çalışmaya başladı.
Veee dehşet anı!
Arenada
kaplanların arasına atılmak
Belboy alı al moru mor
geldi. Şaşkınlıktan dilini yutmuş bir halde, konuşamadan idam fermanını masaya
bıraktı. Daha doğrusu, idam fermanı gibi manşet atmış olan bir spor gazetesini
getirdi. O gazete alanında bir ilkti. Tamamen spor haberleri yapıyordu.
Manşet:
“ Otel Müdürü ………………………….
Kulübünü Otele Almadı”
Haberin devamı;
‘ ………………………. da bulunan 5
yıldızlı otelin Müdürü Kulübe “ Para peşin, kırmızı meşin” dedi.
Yazar oturmasa boylu boyunca
yere yıkılacaktı.
Gazeteyi aldı. Tekrar tekrar
baktı.
Yanılmamıştı…
Gazete, Yazarı, aç
kaplanlarla dolu bir arenanın tam ortasına atıvermişti bir manşetle…
Can havli ile görüşmeyi
yaptığı forveti aradı kulüpten.. Ne mümkün… Ulaşamadı.
Kulüp
taraftarları Oteli telefon yağmuruna tuttu
Derken fırtına koptu… Santralden
aradı asistan;
- Efendim sizi birisi arıyor…Ama ismini
vermedi.. ………………………. .ile ilgili derseniz o anlar, dedi..
- Bağla bakalım…
Ülkenin en büyük şehrinden
arıyordu. O dev kulübün taraftarı imiş… Bir haykırma kulağını patlattı adeta…
- Ulaaaaaan…. Sen kimsin ulan Müdür
bozuntusu? Sen kimsin ulan ………………………… ı Otele almayacak… Senin ben ana…. Avr…
- Af edersiniz ben kiminle görüşüyorum?
- Affını yerin senin laaan…. Bekle
geliyorum oraya…
- Buyurun gelin de … Suçum ne kardeşim?
- Ulan bir de soruyor… Sen kimsin ulan…
Bu daha başlangıçtı. Akşama
kadar susmadı telefonlar… Küfürler… Tehditler…
İş büyüdü. Otelin sahibi
olan şirketin Yönetim Kurulu Başkanına kadar gitti.
Oradan daha üst kademeler
devreye girdi.
Tehdit ve küfür telefonlarının
şoku devam ederken, Yazarı bir de şirketin Yönetim Kurulu Başkanı aradı… Aynı zamanda Başkent ………………… Taraftarları
Derneği’nin de başkanı idi.
Yani bu Kulübün.
Yazar bütün bu süreçte
saçlarında hızlı bir beyazlaşma olduğunu hissediyordu. Bir yandan da, ömründen günlerin, haftaların
eksildiğini de…
- Evladım?
- Buyurun efendim..
- Evladım, ne yaptın sen böyle?
- Ne yaptığımı bilmiyorum, ama ne
yapacağımı düşünüyorum efendim..
- Anlamadım?
- Bu beladan nasıl kurtulacağımı
düşünüyorum kara kara.. Aklımdan kötü kötü şeyler de geçiyor…
- Aman Allah korusun evladım, kısaca anlat
bakalım ne oldu?
Yazar gelişmeleri Mayıs
ayındaki ilk görüşmeden alıp bu güne kadar anlattı… Başkan derin bir nefes
aldı. Sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladı;
İşte
bu dev takımın büyüklüğü böyle bir şey
- Evladım merak etme… Üzülme… Sen de çok
sıkı bir …………… taraftarısın biliyorum. Dur bakalım, bir çare bulacağız
inşallah.
- Nasıl olacak efendim? Otel dolu. Kimi çıkaracağız?
- Evladım sen söyle bakalım, Hangi gruplar
var otelde?
- Efendim birisi çok büyük bir ilaç
şirketi. Amerika merkezli. Diğeri de ülkenin askeri holdinginin bir şirketi. O
şirketin Fransız ortağının yönetim kurulu da geliyor…
- Biraz zor bir vaziyet… Ama bir çare
bulacağız bakalım…
Bakın belki okurlar
arasındaki farklı kulüplerin taraftarları inanmayabilir, ama bu dev kulüp
nedeniyle Otel Türkiye’nin en tepelerinin gündemine giriverdi bir anda… Mesele
sadece bir otel kampı idi ve bu bile ülkeyi ayağa kaldırmaya yetmişti…
Saatler geçmek bilmedi..
Derken akşamüstü bir
telefon… Arayan Yönetim Kurulu Başkanıydı.
- Hadi gözün aydın evladım.
- Teşekkür ederim efendim… Nasıl oldu?
- Evladım o askeri holdingin şirketi var
ya…
- Evet efendim..
- İşte o grubu bizim o yakınlardaki otelimize kaydırın..
- Ama efendim o otel 3 yıldızlı…
- Sen orasını karıştırma… Hemen gruba yeni
otelin bilgilerini geç…
- Peki efendim..
- O oteldekilere bu rezervasyon ile ilgili
bilgileri geç. Hazırlık yapsınlar..
Bu nasıl bir güç idi böyle?
Bu nasıl bir kulüp idi? Girişe iki gün kala, koskoca Holdingin, hem de askeri
olanının grubunu beş yıldızlı bir otelden üç yıldızlı bir otele
kaydırabiliyordu?
Bu
nasıl bir güç ve bu nasıl bir sevda?
Merakını yenemedi..
- Efendim çok merak ettim. Haddimi
bağışlayın, ama nasıl çözümlendi bu iş?
- Sen sıkı bir ………….. lisin, ama bak bizim gücümüze inanmıyorsun..
Bu kulüp sıradan bir kulüp değil ki? Karşısında kimse duramaz..
- Evet efendim..
- Askeriyenin iki numarası senden de,
benden de çok daha sıkı bir …………………lidir. Doğrudan onu aradım… Konuyu açtım..
- Bu nasıl bir güçtür böyle..
- Öyle işte… Paşaya, bizim futbol
takımının, o şirketin grubu yüzünden
kamp yapamayacağını söyledim. Meseleyi tam anlamadı.. Daha fazla bilgi istedi.
- Evet efendim.
- Hepsini anlattım işte… Şirketin daha önce
yaptırdığı rezervasyon nedeniyle, yaz kampını yapamayacağını belirttim. Bu
kampın önemini vurguladım. Hepsi bu…
- Sonra?
- Sonrası… Şirketin başka bir otele
kaydırılmasını söyledi. Hatta doğrudan kendisi aradı Şirketin Yönetim Kurulu
Başkanını… Bizzat emir verdi kaydırma için..
- Efendim çok teşekkür ederim…Gerisini biz
buradan çözeriz.. Merak etmeyin..
İşte böyle dostlar… Bu kulüp
böyle bir güce sahip… Gerçekten de o koskoca şirket ve yabancı ortakları iki
gün sonra bizim otele değil, üç yıldızlı otele gittiler ve orada konakladılar.
Ülkenin en sevilen, en
popüler ve en güçlü kulübünün futbol takımı da geldi, otelde kaldı ve yaz
kampını gerçekleştirdi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder