10 Kasım 2017 Cuma

Avrupa’da Yükselen tehlike: Turizmfobi


Avrupa’da, turizmi orta vadede büyük bir tehlike bekliyor. Turizm ve turist artık sosyal belleklere ve zihinlere iki ‘düşman’ kavram olarak kodlanmış durumda. Barselona’da ve Venedik’te yaşananları bize çok uzak krizler gibi görüyoruz, ama büyük bir hata yapıyoruz.

Bu iki kent turizme ve turiste karşı isyan bayraklarının açıldığı öncüler olarak görünüyor. Ama gerisi gelecek. Turizmfobi bütün Avrupa’yı saracak. Türkiye’ye de farklı bir karşıtlık tanımı ile sirayet edecek.

Barselona özelinde olanları iyi analiz etmek gerekiyor. Bu kenti ziyaret eden turistlere karşı açıktan bir düşmanlık tavrı sergileniyor. Palma de Mallorca’da turisti terörist olarak gören ve turizm hareketini de bir işgal gibi yansıtan pankartlar açıldı.

www.tourism-review.com sitesinden bir yazının çevirisini sunuyorum. Dikkatle okumak ve dersler çıkarmak gerekiyor.

2017’de seyahat edenlerin sayısının 1.3 milyarı aşması bekleniyor. Low-cost olarak kategorize edilen havayollarının çoğalması ile birlikte yıllık uçuş sayıları da arttı. Yılda 37 milyon uçuş kaydı var. Bu gün Dünyada havayolu ile uçmak için müsait 4.2 milyon uçak koltuğu var. Turizmin yükselişi açık olarak ortada…

Uzmanlara göre Dünya ticari filosuna gelecek 10 yılda 10 bin yeni uçak eklenmiş olacak. Turistler 2017’de sadece uçak biletlerine 630 milyon dolar yatırmış olacaklar. Turizm Dünya GSMH’sının yüzde 10’unu oluşturuyor.

Ancak, bütün bu muazzam büyüme yeni problemler ve sorunlar yaratmadan da hayata geçmiyor. Bütüne bakarsak, turizmin yükselişi 21. Yüzyılın bu ilk birkaç yılındaki en sembolik fenomenlerden birisi olabilir. Kısa bir bakış bu konudaki birkaç düşünceye ışık tutabilir.

Birkaç rapora bakılırsa 5 binden fazla şehir olabildiğince çok turist çekebilmek için reformlar yapıyor. Bu reformlar sadece altyapı, kentsel planlama ile değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel hikayelerin kurgulanması, yerel gastronominin geliştirilmesi ve turistleri karşılayacak olan insanların eğitimiyle de ilgili.

Bu yatırımlar ve karşılıklar karşıt cepheden eleştiriler de alıyor. Mimarlar, şehir planlamacıları, sosyologlar, tarihçiler orijinal kentin adeta sahne dekoru malzemeleri ile tahrip edildiğini, geleneksel mutfak adına ortaya konanların aslında uydurulmuş olduğunu söylüyorlar ve hepsini, turistleri çekmek için tasarlanan taklitler olarak nitelendiriyorlar. Sadece bir örnek herşeyi tam olarak anlayacaktır; Turistik Barselona’da La Rambla caddesini ziyaret eden birisinin karşısına Pakistan'lı bir sokak satıcısı çıkar. Çin’de üretilmiş Meksika elişi ürünler satmaktadır.

Bazı şehirler turizmin kutupları olmak isterken, bazıları da bunu sorguluyor. Turizme karşı yükselen itirazlardan bir tanesi, sektörün kentler için bir yarar üretmemesidir. Örneğin, Karayiplerde ya da Avrupa’da limanlara gelen dev kurvaziyer gemileri: Seyahat edenler gemiden çıkıyor, çevreyi geziyor, ilginç yerleri ziyaret ediyor, bir fincan kahve bile içmeden her şey dahil modunda seyahat ettikleri gemiye geri dönüyor.

Otoriteler, hemşeri kuruluşları, tüccarlar ve yurttaşlar ve özellikle Avrupa’da olanlar artık hiçbir tüketim yapmayan ve sadece gezip tozan ve etrafı seyreden turistlerin kentlere ne faydası olduğunu merak etmeye başladılar.

Sembolik destinasyonlara gelince, ‘turizmfobi’ diye bilinen bir reaksiyon ortaya çıktı. Dünya Ekonomik Forumu tarafından Dünya’daki en iyi turizm destinasyonu olarak tanınan İspanya’nın Barselona, San Sebastian gibi kentlerde turistlere karşı saldırılar başladı. İnsanlar turistleri kenti terketmeye davet eden posterler taşıyor. Turist otobüslerinde ve bisikletlerde farklı açık muhalefet formları sergileniyor.

Daha da ötesi, fiziksel aksiyonlar da görüldü. Kimi gruplar bazı barları işgal ettiler ve turistlerin içeri girmesini engellediler. İspanyol Radyo Televizyonu tarafından hazırlanan bir raporda, bir Bask vatandaş şu talebini dile getirdi; Şehirde sadece arkadaşlarımın olduğu bir ortamda, turistler olmadan bir kahve içmeye hakkım var. Bu tepki acaba bir yabancü düşmanlığı sergilenmesi olarak mı algılanmalı?

21 yüzyılın tipik çelişkilerinden birisi olarak çok ilginç bir fenomen yaygınlaşmaya başlıyor. Bu çağda başarı aynı zamanda bir zorluklar kaynağıdır da. Büyük sayıda turist gelen yerlerde otoriteler ve kentin yerlileri yeni sorunlarla karşılaşıyor. Turistlere yasa dışı konaklama imkanları, uyuşturucu dağıtım kanalları, toplam çöp üretiminde artış, aşırı alkol almak için seyahat eden turistlerin yerleşikleri rahatsız etmesi. Turizmin gelişmesi aynı zamanda teröristlerin ve suç çetelerinin başka ülkelere rahatça seyahat etmelerine, yerleşmelerine ve operasyonlarını sürdürmelerine imkan tanıdı.

Gözden kaçırılmaması gereken bir başka gelişme ise, çevreyi korumak için yükselen hassasiyettir. 2017 Birleşmiş Milletler tarafından Gelişme için Sürdürülebilir Turizm Yılı olarak belirlenmişti. Bazı hükümetlerin kararları örnek olacak niteliktedir. Her yıl giderek artan sayıda uluslararası turistin seyahat ettiği İzlanda yüzölçümünün yüzde 70’inden fazla bir alanı Ulusal Park ilan etmeye hazırlanıyor. Kanada’da, ise bu yıl bitirilmesi ümit edilen Great Trail isimli 24 bin kilometrelik yolda– evet 24 bin kilometre- seyahat sevenler sadece yürüyerek, at ya da bisiklet ile seyahat edebilecekler. Araç kesinlikle yasak… Ya da Başkan Obama’nın Ağustos 2016’da almış olduğu tarihi karar. Bu karara göre Hawaii’deki Papahanaumokuakea Ulusal Anıtının genişletilmesi kesinleştiriliyor. Böylece 1.500.00 kilometre karelik bir alan, ki Peru’dan daha büyüktür- koruma altına alınacak. Bu alanda 8000 kadar hayvan türü yaşıyor.

Daha birçok başlığın eklenebileceği bu konular zamanımızda mevcut olan ekonomik, kültürel, kentsel, çevresel ve sosyal problemlerin ifadesidir. Bu çatışmaların bazıları gelecek yıllarda daha da kötüye gidebilir. Ülkelerin yönetimlerinin kararları çözüm için yetecek gibi görünmüyor. Eğer bir denge aranıyor ise bunun yolu diyalog ve mutabakatlardadır.


www.tourism-review.com sitesinden çeviren Adil Gürkan

Hiç yorum yok: