Avrupa’da, turizmi orta
vadede büyük bir tehlike bekliyor. Turizm ve turist artık sosyal belleklere ve
zihinlere iki ‘düşman’ kavram olarak kodlanmış durumda. Barselona’da ve
Venedik’te yaşananları bize çok uzak krizler gibi görüyoruz, ama büyük bir hata
yapıyoruz.
Bu iki kent turizme ve
turiste karşı isyan bayraklarının açıldığı öncüler olarak görünüyor. Ama gerisi
gelecek. Turizmfobi bütün Avrupa’yı saracak. Türkiye’ye de farklı bir karşıtlık
tanımı ile sirayet edecek.
Barselona özelinde
olanları iyi analiz etmek gerekiyor. Bu kenti ziyaret eden turistlere karşı
açıktan bir düşmanlık tavrı sergileniyor. Palma de Mallorca’da turisti terörist
olarak gören ve turizm hareketini de bir işgal gibi yansıtan pankartlar açıldı.
www.tourism-review.com
sitesinden bir yazının çevirisini sunuyorum. Dikkatle okumak ve dersler
çıkarmak gerekiyor.
2017’de seyahat edenlerin
sayısının 1.3 milyarı aşması bekleniyor. Low-cost olarak kategorize edilen
havayollarının çoğalması ile birlikte yıllık uçuş sayıları da arttı. Yılda 37
milyon uçuş kaydı var. Bu gün Dünyada havayolu ile uçmak için müsait 4.2 milyon
uçak koltuğu var. Turizmin yükselişi açık olarak ortada…
Uzmanlara göre Dünya
ticari filosuna gelecek 10 yılda 10 bin yeni uçak eklenmiş olacak. Turistler
2017’de sadece uçak biletlerine 630 milyon dolar yatırmış olacaklar. Turizm
Dünya GSMH’sının yüzde 10’unu oluşturuyor.
Ancak, bütün bu muazzam
büyüme yeni problemler ve sorunlar yaratmadan da hayata geçmiyor. Bütüne
bakarsak, turizmin yükselişi 21. Yüzyılın bu ilk birkaç yılındaki en sembolik
fenomenlerden birisi olabilir. Kısa bir bakış bu konudaki birkaç düşünceye ışık
tutabilir.
Birkaç rapora bakılırsa 5
binden fazla şehir olabildiğince çok turist çekebilmek için reformlar yapıyor.
Bu reformlar sadece altyapı, kentsel planlama ile değil, aynı zamanda tarihsel
ve kültürel hikayelerin kurgulanması, yerel gastronominin geliştirilmesi ve
turistleri karşılayacak olan insanların eğitimiyle de ilgili.
Bu yatırımlar ve
karşılıklar karşıt cepheden eleştiriler de alıyor. Mimarlar, şehir planlamacıları,
sosyologlar, tarihçiler orijinal kentin adeta sahne dekoru malzemeleri ile
tahrip edildiğini, geleneksel mutfak adına ortaya konanların aslında uydurulmuş
olduğunu söylüyorlar ve hepsini, turistleri çekmek için tasarlanan taklitler
olarak nitelendiriyorlar. Sadece bir örnek herşeyi tam olarak anlayacaktır;
Turistik Barselona’da La Rambla caddesini ziyaret eden birisinin karşısına Pakistan'lı bir
sokak satıcısı çıkar. Çin’de üretilmiş Meksika elişi ürünler satmaktadır.
Bazı şehirler turizmin
kutupları olmak isterken, bazıları da bunu sorguluyor. Turizme karşı yükselen
itirazlardan bir tanesi, sektörün kentler için bir yarar üretmemesidir.
Örneğin, Karayiplerde ya da Avrupa’da limanlara gelen dev kurvaziyer gemileri:
Seyahat edenler gemiden çıkıyor, çevreyi geziyor, ilginç yerleri ziyaret
ediyor, bir fincan kahve bile içmeden her şey dahil modunda seyahat ettikleri
gemiye geri dönüyor.
Otoriteler, hemşeri
kuruluşları, tüccarlar ve yurttaşlar ve özellikle Avrupa’da olanlar artık
hiçbir tüketim yapmayan ve sadece gezip tozan ve etrafı seyreden turistlerin
kentlere ne faydası olduğunu merak etmeye başladılar.
Sembolik destinasyonlara
gelince, ‘turizmfobi’ diye bilinen bir reaksiyon ortaya çıktı. Dünya Ekonomik
Forumu tarafından Dünya’daki en iyi turizm destinasyonu olarak tanınan
İspanya’nın Barselona, San Sebastian gibi kentlerde turistlere karşı saldırılar
başladı. İnsanlar turistleri kenti terketmeye davet eden posterler taşıyor.
Turist otobüslerinde ve bisikletlerde farklı açık muhalefet formları
sergileniyor.
Daha da ötesi, fiziksel
aksiyonlar da görüldü. Kimi gruplar bazı barları işgal ettiler ve turistlerin
içeri girmesini engellediler. İspanyol Radyo Televizyonu tarafından hazırlanan
bir raporda, bir Bask vatandaş şu talebini dile getirdi; Şehirde sadece
arkadaşlarımın olduğu bir ortamda, turistler olmadan bir kahve içmeye hakkım
var. Bu tepki acaba bir yabancü düşmanlığı sergilenmesi olarak mı algılanmalı?
21 yüzyılın tipik
çelişkilerinden birisi olarak çok ilginç bir fenomen yaygınlaşmaya başlıyor. Bu
çağda başarı aynı zamanda bir zorluklar kaynağıdır da. Büyük sayıda turist gelen
yerlerde otoriteler ve kentin yerlileri yeni sorunlarla karşılaşıyor. Turistlere
yasa dışı konaklama imkanları, uyuşturucu dağıtım kanalları, toplam çöp
üretiminde artış, aşırı alkol almak için seyahat eden turistlerin yerleşikleri
rahatsız etmesi. Turizmin gelişmesi aynı zamanda teröristlerin ve suç
çetelerinin başka ülkelere rahatça seyahat etmelerine, yerleşmelerine ve
operasyonlarını sürdürmelerine imkan tanıdı.
Gözden kaçırılmaması
gereken bir başka gelişme ise, çevreyi korumak için yükselen hassasiyettir.
2017 Birleşmiş Milletler tarafından Gelişme için Sürdürülebilir Turizm Yılı
olarak belirlenmişti. Bazı hükümetlerin kararları örnek olacak niteliktedir. Her
yıl giderek artan sayıda uluslararası turistin seyahat ettiği İzlanda
yüzölçümünün yüzde 70’inden fazla bir alanı Ulusal Park ilan etmeye
hazırlanıyor. Kanada’da, ise bu yıl bitirilmesi ümit edilen Great Trail isimli
24 bin kilometrelik yolda– evet 24 bin kilometre- seyahat sevenler sadece
yürüyerek, at ya da bisiklet ile seyahat edebilecekler. Araç kesinlikle yasak…
Ya da Başkan Obama’nın Ağustos 2016’da almış olduğu tarihi karar. Bu karara
göre Hawaii’deki Papahanaumokuakea Ulusal Anıtının genişletilmesi
kesinleştiriliyor. Böylece 1.500.00 kilometre karelik bir alan, ki Peru’dan
daha büyüktür- koruma altına alınacak. Bu alanda 8000 kadar hayvan türü
yaşıyor.
Daha birçok başlığın
eklenebileceği bu konular zamanımızda mevcut olan ekonomik, kültürel, kentsel,
çevresel ve sosyal problemlerin ifadesidir. Bu çatışmaların bazıları gelecek
yıllarda daha da kötüye gidebilir. Ülkelerin yönetimlerinin kararları çözüm
için yetecek gibi görünmüyor. Eğer bir denge aranıyor ise bunun yolu diyalog ve
mutabakatlardadır.
www.tourism-review.com
sitesinden çeviren Adil Gürkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder